28 Aralık 2015 Pazartesi
KİTABI YEMİCEKSİN,OKUYACAKSIN
Arda'ya 2 aylıkken kitap okumaya başlamıştım.Aynısını Kayra'da da uygulamaya çalışıyorum.1 aylıkken bez kitaplarla başladık.Önceleri hiç ilgilenmedi.Sonra yavaş yavaş bakmaya başladı.Tutmaya başlayınca da kitabın içindekilerden çok tadıyla ilgilendi.Kitabı eline her verdiğimizde direkt suratına yapıştırıp ağzına götürmeye çalıştığında Arda çok gülerek "Kayraaaa kitabı yemiceksin,okuyacaksın" dedikçe o da gülüp hepsini ağzına sokmaya çalışıyor.
Benim bez kitaplarla ilgili sıkıntım sadece resim olduğu için" bak bu kuş,Kayra,bak bu inek" falan deyip geçiştiriyorum.O resimlere bakıp bir hikaye uydurmak gibi yeteneklerim yok.Ama bez kitaplardaki farklı dokulara dokunup onu hissetmesi de gelişimi açısından önemli.
O yüzden kitap okumak deyince mümkünse benim için birkaç satırdan da ibaret olsa bir hikaye olsun kitapta.Bu açıdan zaman zaman eskiden Arda'ya aldığımız 3-6 yaş arası Tübitak'ın Karlı Bir Gün,Güneşli Bir Gün,Deniz Kenarında gibi seriye ait bir sürü kitap elimizde olduğundan onları okuyorum.Hem resimleri güzel hem de çok uzun hikayeler değil.Bir de okurken incelip,alçalan veya yükselen seslerle okursam daha uzun süre(5-6 dakika)ilgisini kitabın üzerinde tutabiliyorum.
Ama geçen gün bulup aldığım şu yanda gördüğünüz Senin Sesin Hangisi"adlı delikli kitap hem Kayra'nın hem de benim çok hoşuma gitti.Renkler çok canlı,hayvan figürlerinin çizimleri çok güzel ve dikkat çekici,bir de kitapta en başta kocaman olan delik sayfalar ilerledikçe küçülüyor,bu da kitaba bir albeni katıyor,ben hayvanların seslerini taklit ederken Kayra çok gülüyor ve ne zaman "hadi gel senin sesin hangisi"okuyalım desem yüzünde bir gülümse oluyor. Serinin 3 tane daha kitabı var.Onları da bulup almaya çalışıcam.Böyle diyorum çünkü Antalya'da doğru düzgün çocuk kitabı satan yerler bulamadım.Genelde D&R'lardan alışveriş yapıyorum çocuk kitaplarıyla ilgili ama bence buralarda bile bir sıkıntı var.İstediğim kitapları bulamıyorum.Şu meşhur Aç Tırtıl'ı bul bulabilirsen mesela.Yılbaşında İstanbul'dan kitap alışverişi yapmayı planlıyorum.
Bir de geçen gün buradaki bir çocuk kitapevinden sırf içinde küçük bir hikaye var diye aldığım Vızvız Arı kitabına bayıldı Kayra ordaki vızvız arıyı dakikalarca inceliyor,hikayeyi de kucağımda oturup sonuna kadar kitabın üzerine atlayıp yemeye çalışmadan dinliyor.
Ben seviyorum kitap okumayı çocuklara.Dikkatini çekmek için bu aylarda zamanlamaya önem veriyorum.Genelde uykudan kalkıp,kendi kendine oyun halısında bir 20-25 dakika zaman geçirip artık sıkıldım mızıldanmaları yapınca alıp okuyorum.En çok o zaman uzun süreli konsantre olabildiğini gördüm.Daha henüz uyku öncesi hadi kitap okuyalım aşamasına geçemedik.Akşamları günün yorgunluğundan mıdır nedir,dinlemediği gibi mızıldanmaya da başlıyor.Uyku öncesi daha çok dönencesindeki müzikler eşliğinde benimle veya babasıyla hafifçe sallanıp dans ederek uykuya hazırlanmak gibi bir rutinimz var,kitap daha bu rutinin içine giremedi.Zaten Arda'da iki yaşına doğru kitap okuyup uyutmalar başlamıştı.
Şimdilik sevgiler...
YATIR-KALDIR METODUNDA NASIL SINIFTA KALDIM?
Çelik gibi bir sinir sistemine sahip olmadığım için kaldım.Tracy Hogg'un Bebek Bakım Sorunlarına Mucize Çözümeler kitabı Kayra'nın ilk uyku problemleri başgösterdiğinde mucize bulmak umuduyla sarıldığım ilk kitaptır.Kitaptaki birçok fikre can-ı gönülden katılıyorum.Örneğin bebeklerin gerçekten rutinlere ihtiyaçları var,belli bir düzene ihtiyaçları var,evet hayatlarımızı buna göre şekillendirmeliyiz falan ama bence bazı şeyleri de bebeğimizin yapısına göre şekillendirmek lazım.Yoksa benim gibi 3 saatte bir emzircem derken göğüslerinden şırıl şırıl akan sütün azaldığını görürsün.
Tracy Hogg'la ilgili kitap özeti vermeyeceğim zaten internette her yerde var.Ben çuvalladığım yerlere birkaç örnek verip,içimi döküp çıkacağım.Öncelikle benim derdim Kayra 3 aylıkken artık gece uykularını 2-3 saatten daha uzun ve kesintisiz hale getirmekti(ha ha şu an 3 saat uyuyunca ne uyudu beee falan diyoruz)zira abiciği daha 2aylıkken falan 6-7 saat uyuyordu ve ben de her bebek öyle uyur sanıyordum.Gece kesintisiz uyumasının sırrı gündüz iyi uyuması.Sonuna kadar katılıyorum.Sonuçta uyku uykunun mayasıdır.Bunun için ne lazım gündüz güzel uyumasını sağlayan bir rutin.Bebecik bir sonraki adımda ne yapacağını bilecek.E ben bunu Arda'da ve Kayra'da zaten yapıyordum.Çünkü uyanık kalabildikleri saat 1,5 saati geçmiyordu-hatta o aylarda daha da kısa-Sonrası da süresi değişen saatlerde uyku ve kalkınca oyun falandı.
Tracy Hogg'un kitabında bu rutinin 3 ve 4 saatlik hali var.Adı da EASY yani Eating(beslenme),Actıvıty(aktivite),Sleeping(uyku),Your time(senin zamanın).1,5-2 saati uyku olan 3 veya 4 saatlik döngüler bunlar.Ben daha ilk beslenme aşamasında zınk diye kaldım.Çünkü mesela Arda emerek uyuyordu.Kayra emerek uyumuyordu ama süt onu mayışık ve uykuya hazır hale getiriyordu ve bence daha uzun uyumasını sağlıyordu.Bir de az az emiyordu ama emiyordu ki kilosu 3 ay önden gidiyordu.Aman atıştırmalık bebek olmasın 3 saatte bir emziriyim diye birkaç gün üst üste ısrar edince sütümün azaldığını farkettim,biiiiir.Kayra uykudan kalkınca hemen emmek gibi bir ihtiyaç hissetmiyor ve çok az emiyordu,ikiii.Ve en önemlisi uyku saaati geldiğinde Kayra'yla karşılıklı birbirimize bakıyorduk çünkü Arda'yı 15 ay boyunca emzirerek uyutmuştum ve emzirmeden nasıl uyutacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu.Ayrıca kitaptaki 3 aylık bebekler için kundak yapın kısmında Kayra çığlık çığlığa ağlıyordu ve benim de çelik gibi bir sinir sistemim olmadığı için o aşamada dağılıyorduk.Kundak yapamayınca uyku öncesi kucakta 5 dakika sakinleştir aşaması olmadı,öyle olunca yatağa koyamadım.Koyunca ağladı.Sırtına pat pat vurunca,kulağına şşşş yapınca iyice dellendi falan derken kan ter içinde odadan dışarı çıktık biz birkaç kez.O yüzden ben yine eski rutinime döndüm.E ile A bizde yer değiştirmiş şekilde devam ettik.4.ayda yatır-kaldır uygularım dedim kendi kendime.
4.ay gelip çattığında bir umut yatır-kaldır yapıyım dedim.Ama rutinde yine bizde E ile A yer değiştirmiş durumdaydı.Yine birgün Kayra sabah 7 de kalktı.Saat 6 da emdiği için emzirmedim.Saat 8:15 de emzirdim,esnemeye başladı.O aşamada Kayra'yı emzirme sandalyemde 5 dakika hafifçe sallasam uyuyacaktı.Onun yerine ben onu yatağa koydum.Bekliyorum ki ağlıyacak,kucağıma alacağım,susacak,yatıracağım.Onun yerine Kayra 50 dakika boyunca tavana bakıp aauuuuu diye bağırdı,ağlamıyordu gayet sakindi,uyumuyordu da.Ne yapacağımı bilemedim ev işlerini yapmaya başladım.Arada gelip gittim,o uykusu olan çocuk gitmişti sadece aaauuu aaauuu diye ses çıkarıyordu ama sakindi.Alsam mı,şşşşş mı yapsam,sırtına pat pat diye mi vursam,bir yandan da uyku saati geçiyor iyice gerildim ben tabii.1.saatin sonunda uyku sıkıştırdı.Bu sefer mızıldanmaya başladı.Ama karar veremiyorum alsam mı almasam mı?Gerçekten mi ağlıyor yoksa sadece bağırıyor mu?Şimdi alırsam"aaa,bağırınca alıyor"deyip beni kullanmaya başlar sonra da bir kenara atar mı diye deli sorular kafamda dönerken gerçekten ağlamaya başladı.Soru işaretleri kafamdan kalktı ama zaten doğuştan çok az olan sabrım da 1 saatin sonunda tükenmişti ve artık Kayra'nın bana karşı anlayışlı olması gereken saatlere gelmiştik. 1kere kaldırdım,sustu,yatırdım.2.de dudaklarımı ısırmaya başladım.3.de yanaklarımı ısırdım.bu arada Kayracım artık uykusuzluktan feryat figan.4.de baktım Kayra'yı ısırmaya niyet ediyorum hemen bir silkelendim aldım Kayra'yı kucağıma emzirmeye başladım.İkimizde nasıl sakinleştik anlatamam.Tabi normal uyku saatinin üstünden 1,5 saat geçtiği için yorgunluktan 20 dakika uyudu kalktı ve o günkü tüm uykularını da hep az az uyudu.Ben de kitabı başka bebeksel sorunlarda tekrar faydalanmak üzere kütüphanenin en üstüne kaldırdım
Yani ben yapamadım ama yapanlar var.Bir sürü hikaye okudum.Sabır ve istikrar çok önemli ben sabır aşamasında sınıfta kaldım.Ama daha sonra Harvey Karp'la tanıştım ve onun yöntemleriyle en azından gündüz uykularında iyileşme sağladım.Tracy Hogg'a göre hatalı bir ebeveyn miyim?Evet bazen dibine kadar ama bununla ilgili ve Harvey Karp'la ilgili daha anlatıcak birkaç hikayem var.
Şimdilik sevgiler...
Tracy Hogg'la ilgili kitap özeti vermeyeceğim zaten internette her yerde var.Ben çuvalladığım yerlere birkaç örnek verip,içimi döküp çıkacağım.Öncelikle benim derdim Kayra 3 aylıkken artık gece uykularını 2-3 saatten daha uzun ve kesintisiz hale getirmekti(ha ha şu an 3 saat uyuyunca ne uyudu beee falan diyoruz)zira abiciği daha 2aylıkken falan 6-7 saat uyuyordu ve ben de her bebek öyle uyur sanıyordum.Gece kesintisiz uyumasının sırrı gündüz iyi uyuması.Sonuna kadar katılıyorum.Sonuçta uyku uykunun mayasıdır.Bunun için ne lazım gündüz güzel uyumasını sağlayan bir rutin.Bebecik bir sonraki adımda ne yapacağını bilecek.E ben bunu Arda'da ve Kayra'da zaten yapıyordum.Çünkü uyanık kalabildikleri saat 1,5 saati geçmiyordu-hatta o aylarda daha da kısa-Sonrası da süresi değişen saatlerde uyku ve kalkınca oyun falandı.
Tracy Hogg'un kitabında bu rutinin 3 ve 4 saatlik hali var.Adı da EASY yani Eating(beslenme),Actıvıty(aktivite),Sleeping(uyku),Your time(senin zamanın).1,5-2 saati uyku olan 3 veya 4 saatlik döngüler bunlar.Ben daha ilk beslenme aşamasında zınk diye kaldım.Çünkü mesela Arda emerek uyuyordu.Kayra emerek uyumuyordu ama süt onu mayışık ve uykuya hazır hale getiriyordu ve bence daha uzun uyumasını sağlıyordu.Bir de az az emiyordu ama emiyordu ki kilosu 3 ay önden gidiyordu.Aman atıştırmalık bebek olmasın 3 saatte bir emziriyim diye birkaç gün üst üste ısrar edince sütümün azaldığını farkettim,biiiiir.Kayra uykudan kalkınca hemen emmek gibi bir ihtiyaç hissetmiyor ve çok az emiyordu,ikiii.Ve en önemlisi uyku saaati geldiğinde Kayra'yla karşılıklı birbirimize bakıyorduk çünkü Arda'yı 15 ay boyunca emzirerek uyutmuştum ve emzirmeden nasıl uyutacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu.Ayrıca kitaptaki 3 aylık bebekler için kundak yapın kısmında Kayra çığlık çığlığa ağlıyordu ve benim de çelik gibi bir sinir sistemim olmadığı için o aşamada dağılıyorduk.Kundak yapamayınca uyku öncesi kucakta 5 dakika sakinleştir aşaması olmadı,öyle olunca yatağa koyamadım.Koyunca ağladı.Sırtına pat pat vurunca,kulağına şşşş yapınca iyice dellendi falan derken kan ter içinde odadan dışarı çıktık biz birkaç kez.O yüzden ben yine eski rutinime döndüm.E ile A bizde yer değiştirmiş şekilde devam ettik.4.ayda yatır-kaldır uygularım dedim kendi kendime.
4.ay gelip çattığında bir umut yatır-kaldır yapıyım dedim.Ama rutinde yine bizde E ile A yer değiştirmiş durumdaydı.Yine birgün Kayra sabah 7 de kalktı.Saat 6 da emdiği için emzirmedim.Saat 8:15 de emzirdim,esnemeye başladı.O aşamada Kayra'yı emzirme sandalyemde 5 dakika hafifçe sallasam uyuyacaktı.Onun yerine ben onu yatağa koydum.Bekliyorum ki ağlıyacak,kucağıma alacağım,susacak,yatıracağım.Onun yerine Kayra 50 dakika boyunca tavana bakıp aauuuuu diye bağırdı,ağlamıyordu gayet sakindi,uyumuyordu da.Ne yapacağımı bilemedim ev işlerini yapmaya başladım.Arada gelip gittim,o uykusu olan çocuk gitmişti sadece aaauuu aaauuu diye ses çıkarıyordu ama sakindi.Alsam mı,şşşşş mı yapsam,sırtına pat pat diye mi vursam,bir yandan da uyku saati geçiyor iyice gerildim ben tabii.1.saatin sonunda uyku sıkıştırdı.Bu sefer mızıldanmaya başladı.Ama karar veremiyorum alsam mı almasam mı?Gerçekten mi ağlıyor yoksa sadece bağırıyor mu?Şimdi alırsam"aaa,bağırınca alıyor"deyip beni kullanmaya başlar sonra da bir kenara atar mı diye deli sorular kafamda dönerken gerçekten ağlamaya başladı.Soru işaretleri kafamdan kalktı ama zaten doğuştan çok az olan sabrım da 1 saatin sonunda tükenmişti ve artık Kayra'nın bana karşı anlayışlı olması gereken saatlere gelmiştik. 1kere kaldırdım,sustu,yatırdım.2.de dudaklarımı ısırmaya başladım.3.de yanaklarımı ısırdım.bu arada Kayracım artık uykusuzluktan feryat figan.4.de baktım Kayra'yı ısırmaya niyet ediyorum hemen bir silkelendim aldım Kayra'yı kucağıma emzirmeye başladım.İkimizde nasıl sakinleştik anlatamam.Tabi normal uyku saatinin üstünden 1,5 saat geçtiği için yorgunluktan 20 dakika uyudu kalktı ve o günkü tüm uykularını da hep az az uyudu.Ben de kitabı başka bebeksel sorunlarda tekrar faydalanmak üzere kütüphanenin en üstüne kaldırdım
Yani ben yapamadım ama yapanlar var.Bir sürü hikaye okudum.Sabır ve istikrar çok önemli ben sabır aşamasında sınıfta kaldım.Ama daha sonra Harvey Karp'la tanıştım ve onun yöntemleriyle en azından gündüz uykularında iyileşme sağladım.Tracy Hogg'a göre hatalı bir ebeveyn miyim?Evet bazen dibine kadar ama bununla ilgili ve Harvey Karp'la ilgili daha anlatıcak birkaç hikayem var.
Şimdilik sevgiler...
23 Aralık 2015 Çarşamba
UYKU EĞİTİMİ SIRASINDA KAYBOLDUK
Yorgunum,uykusuzum ve artık neredeyse tüm umutlarımı kaybediyorum.Şaka yaptım.Niyeyse umudumu kaybetmiyorum.Kayra bir şekilde geceleri uyuyacak,yani en azından 18 yaşına geldiğinde hala her gece uyanıp bizi istemeyecek.Aslında Kayra'nın en büyük şansızlığı abisinin daha 2 aylıkken geceleri 6-7 saat aralıksız uyumaya başlayan ve her şart ve her koşulda uyuyan bir bebek olmasıydı.Yani Kayra 1-0 yenik başladı.Çünkü önünde bu konuda örnek bir abi vardı ve ben bir bebeğin 6-7saat kesintisiz uyuyabileceğini biliyordum.
Arda arabada uyurdu,pusette uyurdu,seyahatlerde sanki düzeni hiç değişmemiş gibi uyurdu.Kayra ise en uykusu oldugu anlarda bile arabada uyumaz,pusette uyumaz dayanamayıp uyusa da 35 dakika sonra(evet evet 30 değil kurulu saat gibi 35 dakika sonra)uyanır,daha herhangi bir yere seyahat etmişliğimiz yok korkumuzdan sayesinde.
Değil 2.ay uzun uyku uyamak ben Kayra'yı ilk 2,5 ay nasıl uyutucağımı çözemedim.Hergün saçma sapan bir yerlerde uyutmaya çalışıyordum.Tam bir yol buldum bu çocuk böyle uyuyor diyordum 2 gün sonra o metot tarihin tozlu sayfalarındaki yerini alıyordu.Geceleri de yanımda yatıyordu zaten,yatağına koymak ne haddimize...Ama şöyle birşey vardı zor uyuyordu lakin ilk uyuduğunda 3 saat sonra da 2 saatte bir kalkıp emip uyuyordu ve ben şu anda o düzene bile razı hale geldim.
Arda'ya hamileyken ve büyütürken kaynak olarak kullandığım sadece birkaç kitap vardı.Zaten Arda uyku kısmını okuyup gelmişti.Hal böyle olunca ben başladım araştırmaya bu uyku olayı ne yahu diyerek.
Uykusuzluktan muzdarip her annenin can havliyle internete saldırdığında karşılacağı belli başlı 4 metot var.
1TRACY HOGG-yatır-kaldır yöntemi(kitabın birçok yerine katılmakla beraber,okurken sürekli suçluluk duymama sebep oldu.Hatalı ebeveynlik kavramı bir dönem içimi yedi.Bununla ilgili birkaç yazı yazmayı planlıyorum.)
2-FERBER YÖNTEMİ-kontrollü olarak yalnız bırakma-ağlatma gibi birşey(Kitabı okumadım.Yorum yapamıyacağım.Zaten birkaç kez yatır-kaldır yaptırırken bile sinirlerim laçka oldu bunu hiç yapamam diye düşünüyorum.Ama kitaptan övgüyle bahseden bir sürü insan var.Yakın planlarımdan biri de kitabı alıp okuyup,anlamak)
3-HARVEY KARP-5 kural yöntemi(En çok yarar gördüğüm kitaplardan biri.Keşke doğumdan önce okusaymışım dediğim kitap.En azından gündüz uyku sürelerini buradaki yöntemlerle arttırdığımı düşünüyorum ama geceler hala katran karası.)
4-KİM WEST-sleep lady metodu(Son günlerde yine uykusuz gecelerin sabahında araştırırken gördüm.Daha önce gözümden kaçmış.Faydalı olabileceğini düşünüyorum.Bugün yarın alıp okuyacağım)
İşte belli başlı olan uyku eğitim metotları bunlar.Ben Tracy Hogg'la başlamaya çalıştım.Harvey Karp'la devam ettim.Galiba olucak artık derken bu gece 2:30 dan sonra yarımşar saat arayla falan uyandı Kayra.Saat 5 gibi biraz ağladığımı hatırlıyorum uykusuzluktan.Bu yöntemleri ilerleyen günlerde nasıl denediğimi ve nereleri yapamadığımı yazacağım zaten.Uyku eğitim gerekli mi?Bilmiyorum.Sadece birşeyleri değiştirmem gerekiyor onu biliyorum.Hergün aynı şeyi yaparak her gece farklı sonuç almayı ummak saçmalık.Bu gece de aynı döngüyü yaşayacağız.Ve her hafta bir önceki haftadan vahim hale geliyor farkındayım.
Ama açık yüreklilikle yöntemler arasında kaybolduğumu söyleyebilirim.Öyle ki gece rutinlerimize Harvey Karp'la başlıyoruz.Beyaz gürültümüzü açıyoruz,güzelce emziriyoruz bu arada emzirme sandalyesinde çok hafif sallanıyoruz,yarı uyur halde yatağına yatırıyorum o arada kollarını hafif kundak yapıp sabitliyorum veee 3-4 saat uyumasını bekliyorum.1-2 saat sonra uyanıyor.Hemen kaldırmadan önce elimle sakinleştirip yeniden uykuya dalmasını sağlamaya çalışıyorum tıpkı sleep lady'deki gibi.Olmuyor.Ağlamaya başlıyor.Yan çevirip sırtına hafifçe vurarak şşşşş sesi çıkarıyorum sakinleşsin diye.Hooop Tracy Hogg'dayım.E ozaman bari birkaç kez yaıtr kaldır yapiyim diyorum.İşler çığrından çıkıyor.Babaya diyorum ki "Göğüste uyutma pozisyonunu al."Hafif dikleşiyor babası,emziriyorum yarı uyur halde babanın göğsüne koyuyorum.Onlar sessizce uyurken ben de yanlarına uzanıp bir geceyi daha tüm metot sahiplerine selam vererek ve 2 saat sonra kalkmak üzere noktalıyorum.
sevgiler...
Arda arabada uyurdu,pusette uyurdu,seyahatlerde sanki düzeni hiç değişmemiş gibi uyurdu.Kayra ise en uykusu oldugu anlarda bile arabada uyumaz,pusette uyumaz dayanamayıp uyusa da 35 dakika sonra(evet evet 30 değil kurulu saat gibi 35 dakika sonra)uyanır,daha herhangi bir yere seyahat etmişliğimiz yok korkumuzdan sayesinde.
Değil 2.ay uzun uyku uyamak ben Kayra'yı ilk 2,5 ay nasıl uyutucağımı çözemedim.Hergün saçma sapan bir yerlerde uyutmaya çalışıyordum.Tam bir yol buldum bu çocuk böyle uyuyor diyordum 2 gün sonra o metot tarihin tozlu sayfalarındaki yerini alıyordu.Geceleri de yanımda yatıyordu zaten,yatağına koymak ne haddimize...Ama şöyle birşey vardı zor uyuyordu lakin ilk uyuduğunda 3 saat sonra da 2 saatte bir kalkıp emip uyuyordu ve ben şu anda o düzene bile razı hale geldim.
Arda'ya hamileyken ve büyütürken kaynak olarak kullandığım sadece birkaç kitap vardı.Zaten Arda uyku kısmını okuyup gelmişti.Hal böyle olunca ben başladım araştırmaya bu uyku olayı ne yahu diyerek.
Uykusuzluktan muzdarip her annenin can havliyle internete saldırdığında karşılacağı belli başlı 4 metot var.
1TRACY HOGG-yatır-kaldır yöntemi(kitabın birçok yerine katılmakla beraber,okurken sürekli suçluluk duymama sebep oldu.Hatalı ebeveynlik kavramı bir dönem içimi yedi.Bununla ilgili birkaç yazı yazmayı planlıyorum.)
2-FERBER YÖNTEMİ-kontrollü olarak yalnız bırakma-ağlatma gibi birşey(Kitabı okumadım.Yorum yapamıyacağım.Zaten birkaç kez yatır-kaldır yaptırırken bile sinirlerim laçka oldu bunu hiç yapamam diye düşünüyorum.Ama kitaptan övgüyle bahseden bir sürü insan var.Yakın planlarımdan biri de kitabı alıp okuyup,anlamak)
3-HARVEY KARP-5 kural yöntemi(En çok yarar gördüğüm kitaplardan biri.Keşke doğumdan önce okusaymışım dediğim kitap.En azından gündüz uyku sürelerini buradaki yöntemlerle arttırdığımı düşünüyorum ama geceler hala katran karası.)
4-KİM WEST-sleep lady metodu(Son günlerde yine uykusuz gecelerin sabahında araştırırken gördüm.Daha önce gözümden kaçmış.Faydalı olabileceğini düşünüyorum.Bugün yarın alıp okuyacağım)
İşte belli başlı olan uyku eğitim metotları bunlar.Ben Tracy Hogg'la başlamaya çalıştım.Harvey Karp'la devam ettim.Galiba olucak artık derken bu gece 2:30 dan sonra yarımşar saat arayla falan uyandı Kayra.Saat 5 gibi biraz ağladığımı hatırlıyorum uykusuzluktan.Bu yöntemleri ilerleyen günlerde nasıl denediğimi ve nereleri yapamadığımı yazacağım zaten.Uyku eğitim gerekli mi?Bilmiyorum.Sadece birşeyleri değiştirmem gerekiyor onu biliyorum.Hergün aynı şeyi yaparak her gece farklı sonuç almayı ummak saçmalık.Bu gece de aynı döngüyü yaşayacağız.Ve her hafta bir önceki haftadan vahim hale geliyor farkındayım.
Ama açık yüreklilikle yöntemler arasında kaybolduğumu söyleyebilirim.Öyle ki gece rutinlerimize Harvey Karp'la başlıyoruz.Beyaz gürültümüzü açıyoruz,güzelce emziriyoruz bu arada emzirme sandalyesinde çok hafif sallanıyoruz,yarı uyur halde yatağına yatırıyorum o arada kollarını hafif kundak yapıp sabitliyorum veee 3-4 saat uyumasını bekliyorum.1-2 saat sonra uyanıyor.Hemen kaldırmadan önce elimle sakinleştirip yeniden uykuya dalmasını sağlamaya çalışıyorum tıpkı sleep lady'deki gibi.Olmuyor.Ağlamaya başlıyor.Yan çevirip sırtına hafifçe vurarak şşşşş sesi çıkarıyorum sakinleşsin diye.Hooop Tracy Hogg'dayım.E ozaman bari birkaç kez yaıtr kaldır yapiyim diyorum.İşler çığrından çıkıyor.Babaya diyorum ki "Göğüste uyutma pozisyonunu al."Hafif dikleşiyor babası,emziriyorum yarı uyur halde babanın göğsüne koyuyorum.Onlar sessizce uyurken ben de yanlarına uzanıp bir geceyi daha tüm metot sahiplerine selam vererek ve 2 saat sonra kalkmak üzere noktalıyorum.
sevgiler...
21 Aralık 2015 Pazartesi
HAMİLELİĞİ ÖZLÜYORUM
Benim 2 hamileliğim de muhteşem geçti.Sıfıra yakın problem ve mutluluk hormonlarımın tavan yapmasıyla gözümde sürekli pembe gözlüklerle gezdim.Ne yalan söyliyeyim hiç de öyle endişelenmedim ben bu çocuğa ya da ikincide çocuklara nasıl bakacağım diye.Sonuçta okuyordum,iyi kötü etrafımdaki çocuk yetiştirenleri de gözlemliyordum,bir de yalnız olmadığımı en az benim kadar bu işi yapabilecek bir eşe sahip olduğumu biliyordum.İkimiz herşeyi hallederdik.
Benim sıkıntım hep doğumdan sonraki 3-4 hafta oldu.O lohusalık hüznü dedikleri şey var ya gelip benim göğsümün üstüne çöreklendi.Hep hamileliği özledim o günlerde.Doktor kontrollerimi,ultrason muaynelerindeki heyecanımı,hastane koridorlarını özledim.Bir daha onların yaşanmayacak olması bir şekilde içimi burkuyordu.
İşte bitmişti herşey.Sonunda aylardır beklediğimiz bebeğimizle evdeydik.Ve daha da önemlisi bundan sonra zamanımızın çoğunluğunu evde geçirecektik.Bu da bana özellikle Kayra'nın doğumundan sonra ayrı bir zor gelmişti.Çünkü doğuma 3 gün kalaya kadar sürekli deliler gibi hareket halindeydim.Haftanın beş günü Arda'yı yelken ve yüzme kursuna götürüyordum.Antalya'da yaşıyor olmanın verdiği avantajla en az beş gün her sabah ve çoğu zaman akşamları yüzüyordum(ki deniz aşkımla ilgili sayfalarca yazabilirim,arkadaşlar arasında dalga konusuyumdur,çünkü hala denize ayağımı soktuğumda çocukluk günlerinde duyduğum mutluluğu yaşarım ama öyle böyle değil,Arda bile anlam veremez benim halime).Pilatesimden de kusur kalmamıştım.Hergün bir aktivite hergün bir coşku hormonlarla harmanlanıp benim gökyüzünde gezmemi sağlıyordu.Tabii temmuz ayında Antalya'nın 40 kusur derece sıcağında doğum yapınca ve bir tanecik minik adamla evde başbaşa kalınca işler değişti.Eşim hastane dönüşü o zaman öyle gerektiği için ertesi gün işine döndü,Ardacım çok sevgili dostlarımız sayesinde ne yelken kursundan ne yüzmesinden ne de diğer sosyal aktivitelerinden geri kalmadı.Ama minik adamla biz sabah beşte ya da altıda kalkıp,balkonda oturduğumuzda ve ben o saatte balkondan denize giren insanları görünce hayatın akıp gittiğini benim de öylece kaldığımı hissediyordum.O eski,hareketli,heyecanlı günleri çok özlüyordum ve sürekli ağlamak istiyordum.Sonra da bu kadar sağlıklı ve muhteşem bir bebeğim olduğu halde niye mutlu olamadığımı düşünüp,kendimi suçlu hissedip daha çok ağlamak istiyordum.Sonra aynı duyguları Arda'nın doğumundan sonra da yaşadığımı hatırladım.Aslında bu da galiba yine hormonlarla ilgili birşeydi.Sonra karar verdim.Evet,bu lohusa hüznüydü ve geçecekti.Ve dedimki o zaman bunu da doyasıya yaşayayım ve geçsin gitsin.
Gerçekten de yaklaşık 4 hafta sonra herşey normale döndü.Ben Kayra'ya alıştım,o bana alıştı. Havalar biraz daha dışarı çıkılabilir ve nefes alınabilir hale geldi.Benim de göğsümün üzerindeki o ağırlık yavaş yavaş kalktı.
Peki şimdi neler oluyor?Neler oluyor biliyor musunuz?2 çocuğumun da tamamen farklı karakterlerle doğmasının ve Kayra'nın Arda'ya göre biraz daha zor,kurallı bir bebek olmasının,daha az uyumasının etkisiyle bazen yine göğsümün üzerine bir ağırlık çöküyor bu sefer buna yorgunluk ve uykusuzluk da eşlik ediyor.Bunun bu sefer lohusa hüznü olmadığını ve bildiğin postportum depresyonun eşiğinde olduğumu hissediyorum.Bunu da şahsen doyasıya yaşamak istemiyorum,sonu hiç hoş olmaz.Depresyonla hüzün arasındaki farkta bu bence...
sevgiler...
Benim sıkıntım hep doğumdan sonraki 3-4 hafta oldu.O lohusalık hüznü dedikleri şey var ya gelip benim göğsümün üstüne çöreklendi.Hep hamileliği özledim o günlerde.Doktor kontrollerimi,ultrason muaynelerindeki heyecanımı,hastane koridorlarını özledim.Bir daha onların yaşanmayacak olması bir şekilde içimi burkuyordu.
İşte bitmişti herşey.Sonunda aylardır beklediğimiz bebeğimizle evdeydik.Ve daha da önemlisi bundan sonra zamanımızın çoğunluğunu evde geçirecektik.Bu da bana özellikle Kayra'nın doğumundan sonra ayrı bir zor gelmişti.Çünkü doğuma 3 gün kalaya kadar sürekli deliler gibi hareket halindeydim.Haftanın beş günü Arda'yı yelken ve yüzme kursuna götürüyordum.Antalya'da yaşıyor olmanın verdiği avantajla en az beş gün her sabah ve çoğu zaman akşamları yüzüyordum(ki deniz aşkımla ilgili sayfalarca yazabilirim,arkadaşlar arasında dalga konusuyumdur,çünkü hala denize ayağımı soktuğumda çocukluk günlerinde duyduğum mutluluğu yaşarım ama öyle böyle değil,Arda bile anlam veremez benim halime).Pilatesimden de kusur kalmamıştım.Hergün bir aktivite hergün bir coşku hormonlarla harmanlanıp benim gökyüzünde gezmemi sağlıyordu.Tabii temmuz ayında Antalya'nın 40 kusur derece sıcağında doğum yapınca ve bir tanecik minik adamla evde başbaşa kalınca işler değişti.Eşim hastane dönüşü o zaman öyle gerektiği için ertesi gün işine döndü,Ardacım çok sevgili dostlarımız sayesinde ne yelken kursundan ne yüzmesinden ne de diğer sosyal aktivitelerinden geri kalmadı.Ama minik adamla biz sabah beşte ya da altıda kalkıp,balkonda oturduğumuzda ve ben o saatte balkondan denize giren insanları görünce hayatın akıp gittiğini benim de öylece kaldığımı hissediyordum.O eski,hareketli,heyecanlı günleri çok özlüyordum ve sürekli ağlamak istiyordum.Sonra da bu kadar sağlıklı ve muhteşem bir bebeğim olduğu halde niye mutlu olamadığımı düşünüp,kendimi suçlu hissedip daha çok ağlamak istiyordum.Sonra aynı duyguları Arda'nın doğumundan sonra da yaşadığımı hatırladım.Aslında bu da galiba yine hormonlarla ilgili birşeydi.Sonra karar verdim.Evet,bu lohusa hüznüydü ve geçecekti.Ve dedimki o zaman bunu da doyasıya yaşayayım ve geçsin gitsin.
Gerçekten de yaklaşık 4 hafta sonra herşey normale döndü.Ben Kayra'ya alıştım,o bana alıştı. Havalar biraz daha dışarı çıkılabilir ve nefes alınabilir hale geldi.Benim de göğsümün üzerindeki o ağırlık yavaş yavaş kalktı.
Peki şimdi neler oluyor?Neler oluyor biliyor musunuz?2 çocuğumun da tamamen farklı karakterlerle doğmasının ve Kayra'nın Arda'ya göre biraz daha zor,kurallı bir bebek olmasının,daha az uyumasının etkisiyle bazen yine göğsümün üzerine bir ağırlık çöküyor bu sefer buna yorgunluk ve uykusuzluk da eşlik ediyor.Bunun bu sefer lohusa hüznü olmadığını ve bildiğin postportum depresyonun eşiğinde olduğumu hissediyorum.Bunu da şahsen doyasıya yaşamak istemiyorum,sonu hiç hoş olmaz.Depresyonla hüzün arasındaki farkta bu bence...
sevgiler...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)