8 senelik annelik serüvenimde yapılmasını en yanlış bulduğum ama sık sık kendimi de yaparken yakaladığım şey başkalarının anneliğini ya da babalığını eleştirmek.İllaki yapıyoruz bunu.3-5 anne bir araya geldik mi o sınıftaki çok küfür eden,herkese vuran,eşyasını paylaşmayan(ki çok doğal)çocuğun annesini kendi aramızda bir değerlendiriyoruz.Yani biz bu kadar mükemmel çocuk yetiştirirken o niye çocuğuna öğretmiyor ki eşyalarını paylaşmayı,küfür etmemeyi.Ya da çocuk kiloluysa mesela niye acaba çocuğunu sağlıklı beslemiyor ki...Yargılıyoruz,kınıyoruz ve bunu iştahlı iştahlı yaparken diğer annelerden de onay bekliyoruz.
Sosyal medyayla aram hiçbir zaman iyi olmadı.Twitter hesabım hiç yok,facebook hesabımı 8 sene önce açtım ve toplam 15 şey bile paylaşmamışımdır.Çünkü hep şöyle düşündüm"Yahu kim ne yapsın benim yediğimi,içtiğimi,giydiğimi,düşündüğümü,çoluğumu,çocuğumu,hafta sonu nereye gittiğimi."Ayrıca toplumsal olaylarda da duyduğum üzüntüyü kendi içimde yaşamayı tercih ettim.Klavyenin başına geçip dövünmenin bir anlamı olmadı benim için.Neyse çok uzattım.Zaten bunları yapmayıp sonra blog açtım,çelişkiye gel yani.Sonra bu blog için bir instagram hesabı açtım aralık ayının ortasında.O günden beri 3-5 birşey paylaşıyorum ama daha önemlisi annelikle ilgili bir çok bloğu ya da siteyi instagramdan da takip ediyorum.Bir sürü de faydalı şey öğreniyorum şahsen.
Şimdi iki paragrafı nasıl bağlayacağım bak.Bundan sonrası dedikoduya mı girer,eleştiriye mi girer,etik midir,o kişinin yaptığı yanlışı ben de mi yapıyorum şimdi bilmiyorum.Olay şöyle gelişti.Bu hafta ilk defa Kıvanç'la 2 saatliğine ayrı düşmüştük.Sonra ben onu gittiği yerden arabayla almaya gittim.O sırada Kayra arabada uyudu,Kıvanç'ın işi uzadı derken ben park halindeki arabada "İnstagrama bakıyım bi," dedim.Bir süredir takip ettiğim,bazı yorumlarına çok katıldığım blogger annelerden biri 1 yaşında çok kilolu bir çocuğun fotoğrafını anneden izinsiz olduğunu düşündüğüm şekilde paylaşıp,altına da şunu yazmış:
"Arkadaşlar sizce bu fotoğraf güzel mi şimdi?Bence çok kötü,çok sağlıksız,yazık bu çocuğa.İşte gelecekte obeziteyle mücadele etmek zorunda kalacak bir çocuk.Zavallı minik organları yağ altında eziliyor,çocuklarınızı böyle beslemeyin.Kilo varsa sağlık yoktur."Alt metinde obezitenin zararlarını vurgularken üst metinde anneyi ve çocuğu harcıyor.Bir an Arda'nın bebeklik durumu geldi gözümün önüne.Bir yaş öncesi o kadar olmasa da Arda da kilolu bir bebekti.Sonra alttaki 3-4 tane yoruma baktım.Orda da benim eltimgillerin çocuğu da böyle tarzında saçma sapan yorumlar,şakşaklar,paylaşan anneden"Evet,evet bir yaşında,"diye onaylamalar...
Normalde benim ona buna yorum yapmak gibi huyum yoktur,çok çekinirim.Ama dayanamadım ve dedim ki:
"Benim de ilk bebeğim 6 aylıkken sadece anne sütüyle 10,5 kilo olmuştu ve benim anneliğimin ilk 6 ayı kapıdan dışarı çıkar çıkmaz asansördeki teyzeye,yoldaki amcaya,çocuğumun fotoğrafını görüp"Bu çocuğu doktora götürsünler(çünkü ben çocuğumu aylık kontrollere götürmüyordum sanki de senin aklına muhtaçtım),obez bu,"diye yorum yapan bilimum çok sevdiğim uzak akraba tayfasına anne sütüyle obez olunamayacağını anlatmakla geçti.Oğlum bir yaşına gelince,yürümeye başlayınca ve ek gıdaya geçince normale döndü.O yüzden lütfen çocukların fotoğrafına bakıp"Ay çok kötüüü,ay çok sağlıksız diye değerlendirmeden önce anneleri de bir dinleyin,"dedim ve Kıvanç geldi ve yola koyulup eve geldik.
Bir yandan da kendi kendime diyorum ki"Kızım sana ne yaaa,kadın şimdi kalksa sana mı sorcam 2minikadamın anası dese,kalcan öyle.Haklı,sosyal medya orası paylaşır istediğini..."Ama sonra geçenlerde kendi kızının fotoğraflarını izinsiz kullandılar diye son derece haklı ve son derece sinirli bir şekilde tüm gün yaptığı paylaşımlar ve arkasına takipçilerini de alarak elinde kılıcı Cesur Yürek'teki William Wallace gibi adamlara saldırışı geldi aklıma.E bu yaptığı neydi şimdi?Yine kendi kendimi gaza getirip sinirlenip indim arabadan.Evde bir bakıyım ne olmuş diye açtım yine instagramı.Aman Allam benim yaptığım yorum nasıl naif nasıl güzel kalmış.Millet demediğini bırakmamış.Hem onun adına üzüldüm hem de hatasını anlamıştır herhalde diye düşündüm.
Yanlış düşünmüşüm.Önce paylaştığı resmi sildi."Demek ki bebeğin annesinin haberi yokken paylaştı," dedim.Şimdi de özür diler diye düşünürken hanımefendi ne dedi?"Hey siz,herşeyin altında kötü niyet arayan insanlar bu kadar uğraşacağınıza takibi bırakın".Dumura uğradım resmen.Kendimi bir an paralel terör örgütü üyesi ilan edilmiş gibi hissettim.En ufak şekilde hatasını anlamadığı gibi bir de savunacak neredeyse yaptığını.Saygıyı sadece kendi bebeğine ve kendisine bekliyormuş anladığım kadarıyla.Bıraktım tabi takibi.Sonuçta takiplerle,alkışlarla yaşamıyordur heralde.Benim takibi bıraktığımdan haberi de yoktur.
Saçma sapan bir olayı dakikalardır yazıyor olabilirim.Dahası bunun yüzünden bugün 1 saatimi instagramda geçirdim.Bir yandan böyle şeylerle uğraştığım için kendime de kızgınım.Daha faydalı şeyler yapılabilir bu hayatta.
Sonuç olarak sürekli anneleri,babaları yargılıyoruz,bayılıyoruz buna.İstiyoruz ki herkes bizim gibi olsun.Hepimiz en doğrusunu biliyoruz.Kimimiz bunu 3-5 kişi arasında yapıyor,kimimiz sadece akşam eşiyle yargılıyor,kimimiz de böyle bilmem kaç bin takipçisinin verdiği gazla yargılamaya çalışıyor.Ne bekliyordu ki o fotoğrafı paylaşınca?150 kişinin"Evet,haklısın,amma kilolu bebek,iğğğreenççç,kahrolsun obezite,"demesini mi bekliyordu?Görüldüğü üzere hala sinirliyim...
Umarım hepimiz sandığımız kadar mükemmel çocuk yetiştiriyoruzdur.Zira ülkenin geleceği hiç parlak değil,bizim çocuklar kurtarır belki...
25 Mart 2016 Cuma
22 Mart 2016 Salı
BİR FİNCAN ÇAYLA GEÇEN GÜNLER
Bir haftadan fazla olmuş yazmayalı.Arda'nın test sonuçları süper ötesi normal çıktı.Yani bir bakıma benimki bir rahat batması oldu.Sapasağlam çocuğu doktora götürüp kendi kendimi 15 gün çaresiz dertler içindeymiş gibi hissettim.Oysa bunu kendi kendime yapmama da gerek yoktu bu diyarlarda yaşarken.Tüm değerleri normalmiş,ama kilo vermeli dedi doktor(bana göre 5,doktora göre 11,etrafımızdaki insanlara göreyse hangi kiloyu verecek ki...)Nasıl rahatladım o gün.Doktorun odasına girerken gergindim,çıkarken bir yanağından makas almadığım kaldı.O da daha bir yapıcıydı ama son görüşmemizde,konuştuk uzun uzun,düzenli aralıklarla kontrole devam deyip ayrıldık tatlı tatlı.Bitti,gitti...
Bu hafta ve hatta belki önümüzdeki hafta benim için güzel geçebilir.Çünkü eğer Kıvanç benim saf ve temiz duygularımla oynamıyorsa çoook uzun bir aradan sonra yaklaşık 2 haftalık bir süre işe gitmeyecek.Tabi bu çalışmayacak anlamına gelmiyormuş,bunu ben dün sabah idrak ettim.Zira ne mail yazması bitti ne de telefonu sustu ama olsun,evdeydi ya bana yetti.Uzun bir aradan sonra gündüz uyudum mesela.Çünkü normalde Kayra ha uyandı ha uyanacak derken stresten mümkün değil uyuyamıyordum.Bugün resmen koltukta uyuyakalmışım,nasıl rahat nasıl huzurlu bir gündüz uykusuydu anlatamam.
Bu iki haftayı sağlıklı yaşam ve beslenme için ayıralım dedik.Sağlıklı yaşam kısmı tamam.2 sabahtır 1'er saat yürüdük.Sonra hafif kahvaltı,biraz çay keyfi ve benim kendimi tutamayıp bulduğum herşeyi yememle sonuçlanan bir süreç gelişti 2 günde.Yani beslenme kısmında işi batırmış durumdayım.Sırf bugün yediğim gereksiz şeyleri yazsam herhangi bir diyetisyeni sinirden ağlatabilirim.Dün duyduğum pişmanlığın bugüne bir faydası olur diye düşünmüştüm ama görüyorum ki yemek yeme konusunda bugünlerde nato kafa nato mermer bir haldeyim.Altta yatan nedenleri biliyorum,ihtiyacımdan çok daha fazlasını yediğimin farkındayım ve ilk defa motive olup kendimi engelleyemiyorum.Bence en önemli neden gece uykusu.Çünkü geçen yıllara göre hayatımda en çok bu değişti.Yetersiz gece uykusu hem karbonhidrat ihtiyacımı arttırıyor hem de kilo vermemi engelliyor.Ve tabi daha bir sürü şey yemek yememi tetikliyor.Çok da önemli bir konu değil,geçelim...
Bir de halledilecekler listemiz var.Çok ümitli değilim ama onları yapabileceğimiz konusunda.Çünkü kendimi şu ara acayip yaymaya müsait hissediyorum.Kıvanç da bunu görmüş olacak ki listeyi yapmış, kendi yaptıklarına da dünden beri tik koyuyor.Ben de elimde çay fincanım benim yapacaklarımı da listeye o yazsın diye yalvarıyorum.Hayatında bir günlük,bir haftalık,bir aylık ve 5 yıllık planlar dahilinde yaşayan bir insandır benim kocam.Kendisini tanıdım tanıyalı defterleri vardır ve yapacakları orada yazılıdır.Ben de genel olarak yapacaklarımı yazmaya bile üşenirim.
Yani bu hafta biraz farklı bir hafta.Yapılacak çok iş var ama yapacak kişiye şu anda ulaşılamıyor,lütfen daha sonra tekrar deneyiniz durumundayım elimde çayımla...
En kısa zamanda daha ciddi konulara da değineceğim inşallah...:))
Bu hafta ve hatta belki önümüzdeki hafta benim için güzel geçebilir.Çünkü eğer Kıvanç benim saf ve temiz duygularımla oynamıyorsa çoook uzun bir aradan sonra yaklaşık 2 haftalık bir süre işe gitmeyecek.Tabi bu çalışmayacak anlamına gelmiyormuş,bunu ben dün sabah idrak ettim.Zira ne mail yazması bitti ne de telefonu sustu ama olsun,evdeydi ya bana yetti.Uzun bir aradan sonra gündüz uyudum mesela.Çünkü normalde Kayra ha uyandı ha uyanacak derken stresten mümkün değil uyuyamıyordum.Bugün resmen koltukta uyuyakalmışım,nasıl rahat nasıl huzurlu bir gündüz uykusuydu anlatamam.
Bu iki haftayı sağlıklı yaşam ve beslenme için ayıralım dedik.Sağlıklı yaşam kısmı tamam.2 sabahtır 1'er saat yürüdük.Sonra hafif kahvaltı,biraz çay keyfi ve benim kendimi tutamayıp bulduğum herşeyi yememle sonuçlanan bir süreç gelişti 2 günde.Yani beslenme kısmında işi batırmış durumdayım.Sırf bugün yediğim gereksiz şeyleri yazsam herhangi bir diyetisyeni sinirden ağlatabilirim.Dün duyduğum pişmanlığın bugüne bir faydası olur diye düşünmüştüm ama görüyorum ki yemek yeme konusunda bugünlerde nato kafa nato mermer bir haldeyim.Altta yatan nedenleri biliyorum,ihtiyacımdan çok daha fazlasını yediğimin farkındayım ve ilk defa motive olup kendimi engelleyemiyorum.Bence en önemli neden gece uykusu.Çünkü geçen yıllara göre hayatımda en çok bu değişti.Yetersiz gece uykusu hem karbonhidrat ihtiyacımı arttırıyor hem de kilo vermemi engelliyor.Ve tabi daha bir sürü şey yemek yememi tetikliyor.Çok da önemli bir konu değil,geçelim...
Bir de halledilecekler listemiz var.Çok ümitli değilim ama onları yapabileceğimiz konusunda.Çünkü kendimi şu ara acayip yaymaya müsait hissediyorum.Kıvanç da bunu görmüş olacak ki listeyi yapmış, kendi yaptıklarına da dünden beri tik koyuyor.Ben de elimde çay fincanım benim yapacaklarımı da listeye o yazsın diye yalvarıyorum.Hayatında bir günlük,bir haftalık,bir aylık ve 5 yıllık planlar dahilinde yaşayan bir insandır benim kocam.Kendisini tanıdım tanıyalı defterleri vardır ve yapacakları orada yazılıdır.Ben de genel olarak yapacaklarımı yazmaya bile üşenirim.
Yani bu hafta biraz farklı bir hafta.Yapılacak çok iş var ama yapacak kişiye şu anda ulaşılamıyor,lütfen daha sonra tekrar deneyiniz durumundayım elimde çayımla...
En kısa zamanda daha ciddi konulara da değineceğim inşallah...:))
14 Mart 2016 Pazartesi
KÜÇÜCÜK BİR MUTLULUK NOTUYDU
Dün öğleden sonra akşam üstüne doğru kısacık bir mutluluk notu paylaşmıştım sonrasında o küçücük mutluluktan utanacağımı bilmeden.
Demiştim ki"Antalya'ya bahar geldi,şimdi en güzel zamanı...Sıcağı omuzlarında bir yük gibi taşımadan,insanca nefes alarak güzel havanın tadını çıkarma zamanı..."
"Sonra bir de Kayra var,"demiştim."Acayip mutlu ve gülen bir bebek oldu.Kendi kendine bile gülüyor.Az önce onu yıkadım,sularla oynadık dakikalarca,sonra öpe koklaya giydirdim,uzun uzun emzirdim,uyuttum.Benim gibi mütemadiyen endişe içinde olan,sabah kalktığında kafasında endişelenecek şeyler listesi bulundurup,sürekli oraya maddeler ekleyip,çıkaran birinden nasıl böyle bir bebek oldu,"demiştim."Şurda 40 yaşıma sayılı yıllar kala,2.çocuk fikrini kafamdan silmişken,birdenbire bebek kokusunu özlememin ve hatta duymaya başlamamın nedeni belki de Kayra'nın bana mutluluğun kitabını yazacak olmasıdır.Belki Arda'dan bir sürü şey öğrendiğim gibi ondan da nasıl pozitif ve mutlu olunur onu öğreneceğim,"diye yazmıştım.
Arda gelecekti birazdan ve sinema partisi yapacaktık."Kısaca,"dedim,"Şu an çok mutluyum ve kafamdaki endişelenecek şeyler listesine bugün göz atamayacağım,kusura bakmasın..."
Sonra yemek yedik,Kayra'yı yatırmak üzereyken "Şöyle bir sosyal medyaya göz atayım,"dedim.Yine herkes siyah ekranı paylaşıp üzerine düşen görevi yapmaya başlamıştı.Ben yapamıyorum öyle şeyler.Elimden sadece o kadarının gelmesinden utanıyorum belki de.Birden aklıma az önce ne kadar mutlu olduğum geldi,paylaştığım yazı geldi...
O utançla hemen bloğa girip yazımı taslağa döndürdüm.Çünkü bu ülkede mutluluk tablosu taslak olarak kalmaya mahkum.Ben de kafamın içindeki endişelenecek şeyler listeme dönüp maddeleri yeniden sıraya koydum.
MADDE 1-Bu ülkede,bu şartlarda yaşamaya nasıl devam edeceğiz?
MADDE 2-Bu ülkede çocuklarımızı nasıl insan gibi yetiştireceğiz?
MADDE 3-Bu ülkede küçücük,bir anlık mutluluğumuzdan bile utanç duymadan yaşayabileceğimiz
tek bir gün olacak mı?
Çok üzgünüm...
Demiştim ki"Antalya'ya bahar geldi,şimdi en güzel zamanı...Sıcağı omuzlarında bir yük gibi taşımadan,insanca nefes alarak güzel havanın tadını çıkarma zamanı..."
"Sonra bir de Kayra var,"demiştim."Acayip mutlu ve gülen bir bebek oldu.Kendi kendine bile gülüyor.Az önce onu yıkadım,sularla oynadık dakikalarca,sonra öpe koklaya giydirdim,uzun uzun emzirdim,uyuttum.Benim gibi mütemadiyen endişe içinde olan,sabah kalktığında kafasında endişelenecek şeyler listesi bulundurup,sürekli oraya maddeler ekleyip,çıkaran birinden nasıl böyle bir bebek oldu,"demiştim."Şurda 40 yaşıma sayılı yıllar kala,2.çocuk fikrini kafamdan silmişken,birdenbire bebek kokusunu özlememin ve hatta duymaya başlamamın nedeni belki de Kayra'nın bana mutluluğun kitabını yazacak olmasıdır.Belki Arda'dan bir sürü şey öğrendiğim gibi ondan da nasıl pozitif ve mutlu olunur onu öğreneceğim,"diye yazmıştım.
Arda gelecekti birazdan ve sinema partisi yapacaktık."Kısaca,"dedim,"Şu an çok mutluyum ve kafamdaki endişelenecek şeyler listesine bugün göz atamayacağım,kusura bakmasın..."
Sonra yemek yedik,Kayra'yı yatırmak üzereyken "Şöyle bir sosyal medyaya göz atayım,"dedim.Yine herkes siyah ekranı paylaşıp üzerine düşen görevi yapmaya başlamıştı.Ben yapamıyorum öyle şeyler.Elimden sadece o kadarının gelmesinden utanıyorum belki de.Birden aklıma az önce ne kadar mutlu olduğum geldi,paylaştığım yazı geldi...
O utançla hemen bloğa girip yazımı taslağa döndürdüm.Çünkü bu ülkede mutluluk tablosu taslak olarak kalmaya mahkum.Ben de kafamın içindeki endişelenecek şeyler listeme dönüp maddeleri yeniden sıraya koydum.
MADDE 1-Bu ülkede,bu şartlarda yaşamaya nasıl devam edeceğiz?
MADDE 2-Bu ülkede çocuklarımızı nasıl insan gibi yetiştireceğiz?
MADDE 3-Bu ülkede küçücük,bir anlık mutluluğumuzdan bile utanç duymadan yaşayabileceğimiz
tek bir gün olacak mı?
Çok üzgünüm...
7 Mart 2016 Pazartesi
PAZAR SABAHIYMIŞ GİBİ YAPMAK(MİM SORULARINA CEVAP)
Şu pazartesi sabahında evin bütün odaları hatta koridor da dahil kendi çaplarında bağımsızlıklarını ilan etmiş kalkın gidelim durumunda da olsalar,yemek yapmak zorunda da olsam,Kayra'nın yarım saatliğine mi yoksa 2,5 saatliğine mi uykuya daldığını bilmediğim dakikalarda ben pazar sabahı keyfi yapıp,yayılmak istiyorum.Haftanın geri kalanına sorunsuz devam etmek için buna ihtiyacım var.
2,5 aylık uzuuuun blog hayatımda mim ne demek 1 ay önce falan öğrenip,geçen hafta yeni yazı yazsa da okusam diye sabırsızlıkla beklediğim ve çok severek okuduğum Dukuju tarafından mimlendim.Sorular şöylemiş,cevaplar böyleymiş,buyrun...
1- Yakın çevrenizdeki insanlara blogunuzdan söz ediyor musunuz?
Hayır,etmiyorum.Var,birkaç kişi bilen,çok yakın bir arkadaşım da biliyor ama genelde söylemiyorum.Çünkü söylersem kendilerini okumak zorunda hissederler ki zorla okunmak istemem.Ayrıca daha rahat yazıyorum böyle.Bir de tanıdık birilerinin beni okumasından utanıyorum.Niye bilmiyorum.O yüzden instagramda bile yakın çevremi takip etmiyorum,yanlışlıkla linki görürler ve okurlar diye(Hasta mıyım neyim?)
2- Neden blog yazıyorsunuz?
Kayra uyumadığı için.Şaka ama gerçeklik payı var.Şöyle:Ben bu blog dünyasından bihaber kendi kendime takılan bir insandım.Sonra hamilelik çıktı.Birkaç bloğu takip etmeye başladım.Ama çok öylesine...Sonra Kayrik bir doğdu,benim hayat bir alt üst oldu.Ben kendimi sürekli internet tepesinde bebekle ilgili birşeyler okurken buldum.Uykusuz gecelerin bir sabahında Öğrenen Anne yi buldum mesela,süperdi.Daha birkaç tane var öyle.Sonra Dukuju...Bir baktım yalnız değilim aslında.Bir de bir sürü bebek eğitim kitabı falan okudum,uygulamaya çalıştım,yüzüme gözüme bulaştırdım.Bu arada sürekli kendi kendime konuşuyorum ne kadar çok salaklık yaptığımla ilgili.Yazsam mı falan derken en büyük olay i-na-nıl-maz teknoloji özürlü biri olarak kendi kendime "Kıvaaaanç"(kocam)diye bağırmadan bloğu açtım.E buraya kadar gelmişken yazmasam olmazdı.
3- İlk yazınız ile son yazınız arasında ne gibi farklar var?
İlk yazımla son yazım arasında daha 20 yazı var.Şimdi şöyle hani kendi ses kaydı insana korkunç gelir,"Benim sesim böyle mi,ya"diye panikler,dinleyemez ya(ya da benim öyledir)...İşte ben bir de buna ek olarak yayınla tuşuna bastıktan sonra yazımı dönüp okuyamıyorum.Korkunç geliyor.Hatta geçen gün ilk yazımı okumak istedim,rezillikti.Yarım saatte yazmış,bir kere kontrol edip yayınlamışım.Bir sürüüü hata vardı.Bir düzeltip,güncelledim ama kimbilir sonrakiler nasıl?Biraz düzgün Türkçeyle yazmaya çalışıyorum ama olduğu kadar.Onun dışında içerik olarak yoktur bir fark.İlk 2-3 yazı Kayra ve uyku üzerine,baymış olabilirim...
4-Blog yazmak normal yaşantınıza ne kattı?
Heyacan kattı.Arada sanki bir işim varmış gibi hissediyorum kendimi."Ama benim bu akşam yazmam gerek"falan diyorum,havalı oluyor.Aslında Antalya'ya taşındıktan sonra burda harika dostlar kazandık,İstanbul'a göre çok daha sosyalleştik ama doğum sonrası ekim-kasım gibi benim kendimi çok yalnız hissettiğim bir dönem oldu.Blog sayesinde yalnızlığım azaldı,evde oturup muhabbet edebileceğim güzel insanlar tanıdım,kendimi bulduğum güzel yazılar okudum.
5-Yakın arkadaşlarınıza blog yazmayı önerir misiniz?
Hayır,önermem.Çünkü bugüne kadar aramızda blog lafı geçmemişken "blog yazsana"desem,kendimi tutamayıp,ele veririm.Bir de bu içten gelen birşeydir,banane...
6-Hangi kaynaklardan ilham alıyorsunuz
Gördüğüm her güzellikten ilham alıyorum.Hahaha,şaka.Evde 8 yaşında ve 7 aylık kapı gibi iki tane ilham kaynağına ek,hafif dengesiz bir anne var.Yeterli bence...
7-Diğer blog sahipleriyle iletişim kuruyor musunuz?
Bulaştığım birkaç tane blog sahibi var,malesef.Yazılarında o kadar çok kendimi gördüm ki dayanamadım...
8-Rahatsız olduğunuz konular var mı?
Var,şu an çok rahatsızım mesela...çünkü teknoloji özürlüyüm.Kendi yazı fontumu kaybettim,düzeltemiyorum.Saçma sapan bir görüntü oldu.Kayra da uyandı uyanacak.Böyle yayınlayorum valla...Daha bunları yapamazken bloğumu daha özgün,daha albenili bir görsele kavuşturmak benim için şu an bir hayal olsa gerek...
Son not:Bu benim ilk mimlenmemdi.Bu yazıdan sonra sanırım beni okuyan birkaç kişi de kendi yollarına gidecekler.Herşey çok güzeldi...
Sevgiler...
2,5 aylık uzuuuun blog hayatımda mim ne demek 1 ay önce falan öğrenip,geçen hafta yeni yazı yazsa da okusam diye sabırsızlıkla beklediğim ve çok severek okuduğum Dukuju tarafından mimlendim.Sorular şöylemiş,cevaplar böyleymiş,buyrun...
1- Yakın çevrenizdeki insanlara blogunuzdan söz ediyor musunuz?
Hayır,etmiyorum.Var,birkaç kişi bilen,çok yakın bir arkadaşım da biliyor ama genelde söylemiyorum.Çünkü söylersem kendilerini okumak zorunda hissederler ki zorla okunmak istemem.Ayrıca daha rahat yazıyorum böyle.Bir de tanıdık birilerinin beni okumasından utanıyorum.Niye bilmiyorum.O yüzden instagramda bile yakın çevremi takip etmiyorum,yanlışlıkla linki görürler ve okurlar diye(Hasta mıyım neyim?)
2- Neden blog yazıyorsunuz?
Kayra uyumadığı için.Şaka ama gerçeklik payı var.Şöyle:Ben bu blog dünyasından bihaber kendi kendime takılan bir insandım.Sonra hamilelik çıktı.Birkaç bloğu takip etmeye başladım.Ama çok öylesine...Sonra Kayrik bir doğdu,benim hayat bir alt üst oldu.Ben kendimi sürekli internet tepesinde bebekle ilgili birşeyler okurken buldum.Uykusuz gecelerin bir sabahında Öğrenen Anne yi buldum mesela,süperdi.Daha birkaç tane var öyle.Sonra Dukuju...Bir baktım yalnız değilim aslında.Bir de bir sürü bebek eğitim kitabı falan okudum,uygulamaya çalıştım,yüzüme gözüme bulaştırdım.Bu arada sürekli kendi kendime konuşuyorum ne kadar çok salaklık yaptığımla ilgili.Yazsam mı falan derken en büyük olay i-na-nıl-maz teknoloji özürlü biri olarak kendi kendime "Kıvaaaanç"(kocam)diye bağırmadan bloğu açtım.E buraya kadar gelmişken yazmasam olmazdı.
3- İlk yazınız ile son yazınız arasında ne gibi farklar var?
İlk yazımla son yazım arasında daha 20 yazı var.Şimdi şöyle hani kendi ses kaydı insana korkunç gelir,"Benim sesim böyle mi,ya"diye panikler,dinleyemez ya(ya da benim öyledir)...İşte ben bir de buna ek olarak yayınla tuşuna bastıktan sonra yazımı dönüp okuyamıyorum.Korkunç geliyor.Hatta geçen gün ilk yazımı okumak istedim,rezillikti.Yarım saatte yazmış,bir kere kontrol edip yayınlamışım.Bir sürüüü hata vardı.Bir düzeltip,güncelledim ama kimbilir sonrakiler nasıl?Biraz düzgün Türkçeyle yazmaya çalışıyorum ama olduğu kadar.Onun dışında içerik olarak yoktur bir fark.İlk 2-3 yazı Kayra ve uyku üzerine,baymış olabilirim...
4-Blog yazmak normal yaşantınıza ne kattı?
Heyacan kattı.Arada sanki bir işim varmış gibi hissediyorum kendimi."Ama benim bu akşam yazmam gerek"falan diyorum,havalı oluyor.Aslında Antalya'ya taşındıktan sonra burda harika dostlar kazandık,İstanbul'a göre çok daha sosyalleştik ama doğum sonrası ekim-kasım gibi benim kendimi çok yalnız hissettiğim bir dönem oldu.Blog sayesinde yalnızlığım azaldı,evde oturup muhabbet edebileceğim güzel insanlar tanıdım,kendimi bulduğum güzel yazılar okudum.
5-Yakın arkadaşlarınıza blog yazmayı önerir misiniz?
Hayır,önermem.Çünkü bugüne kadar aramızda blog lafı geçmemişken "blog yazsana"desem,kendimi tutamayıp,ele veririm.Bir de bu içten gelen birşeydir,banane...
6-Hangi kaynaklardan ilham alıyorsunuz
Gördüğüm her güzellikten ilham alıyorum.Hahaha,şaka.Evde 8 yaşında ve 7 aylık kapı gibi iki tane ilham kaynağına ek,hafif dengesiz bir anne var.Yeterli bence...
7-Diğer blog sahipleriyle iletişim kuruyor musunuz?
Bulaştığım birkaç tane blog sahibi var,malesef.Yazılarında o kadar çok kendimi gördüm ki dayanamadım...
8-Rahatsız olduğunuz konular var mı?
Var,şu an çok rahatsızım mesela...çünkü teknoloji özürlüyüm.Kendi yazı fontumu kaybettim,düzeltemiyorum.Saçma sapan bir görüntü oldu.Kayra da uyandı uyanacak.Böyle yayınlayorum valla...Daha bunları yapamazken bloğumu daha özgün,daha albenili bir görsele kavuşturmak benim için şu an bir hayal olsa gerek...
Son not:Bu benim ilk mimlenmemdi.Bu yazıdan sonra sanırım beni okuyan birkaç kişi de kendi yollarına gidecekler.Herşey çok güzeldi...
Sevgiler...
5 Mart 2016 Cumartesi
OBEZ Mİ?YOOOK ARTIK...
Bugün "Artık her dakika sağlıklı besleniyoruz" sloganıyla 101.kez dağılan mutfağı toplayıp,Kayra'yı 8 ya da 9.kez uyutup,yatağına yatırıp,totomu da ilk defa sandalyeye koyup,sesleniyorum...
Konumuz Arda ve çocuk sevmeyen,empati yoksunu çocuk endokrinolojisi profesörü(endokrinoloji=hormon,mormon)...
Şimdi Arda doğdu doğalı iri yapılıydı.Bu çocuk,anne sütüyle 6.ayda 10,5 kilo olmuştu.Sonrasında da her daim yaşıtlarına göre ya da kilo-boy persentiline göre 1-2 kilo fazlası ve 1-2 cm uzunluğu olmuştur.Ben de yaklaşık 10 senedir belli bir kiloda kalma savaşı veren bir tip olduğumdan bu yeme içme işine genelde özen gösteririm.Ara ara dönemsel sapıtır(şu ara olduğu gibi)3-4 kilo alır sonra veririm.Ama 10 senede sağlıklı beslenme hakkında araştıra araştıra baya bir bilgi sahibi olmuşluğum da vardır.Arda'ya da mümkün olduğunca uygulamaya çalıştım ara da ipin ucu kaçsa da iyi kötü,2-3 kilo fazlayla kasım ayına kadar gelmiştik.Yazın düzenli yüzme dersleri de alınca oldukça da iyi durumdaydı yazın sonunda.Okulunu değiştirince hafta içi aşşşşırı derecede abur cubur tüketme olayı da bitmişti bu sene.Çünkü okula dışardan yiyecek getirmek yasak,kantin yok,herşey saatli şekilde uygun kalorilerle veriliyor(tabi bizimki bazen 2.hatta 3.tabak pilavı istiyormuş ama genelde öğretmeni izin vermiyormuş).Geçen yıl gittiği okulda herşey serbestti.E çocuğu da her saniye okulda kontrol edemiyordum.Eve almasak bile okulda o kadar çok yiyordu ki okuldan almamızda ki en büyük 2.nedendi.
Evde bir bebek olmasıydı,uykusuzluktu,vakitsizlikti derken bu kış evdeki 3 kişide de bir miktar kilo artışı oldu..Baktık Arda'da çok az bir göbek oluşmuş,hemen spora başladık geçen hafta.Zaten uzun süredir de Arda' yı gelişimi açısından bir muayne ettirmek istiyorduk,zamanıdır dedik,bir arkadaşımdan bu doktorun adını aldım ve dün akşam üstü gittik.
Gider gitmez Arda'nın boyu kilosu ölçüldü,bizim boylarımız ölçüldü,doktorun yanına vardık.Kilo benim tahminimin 2 kilo üstü çıktı(normalde ben de evde tartıyordum ama 1-2 aydır tartmamıştım).Dedim ki böyleyken böyle,genel kontrol istiyoruz,bir de kilo fazlamız var ne yapabiliriz.Bu arada maaile odadayız.
"Kilosu fazla"dedi."Biliyorum"dedim."Abur cubur var mı" dedi."Olmaz mı,çok seviyor,kontrol altında tutmaya çalışıyoruz sürekli"diyecektim ki benim "Olmaz mı?" dememle "Olmaz tabi efendim" diye bir atarlandı.Ben kendimi bir anda gündüz kuşağı programlarında Canan Karatay'a "Şeker zararlı mı?" hocam diye soran 50 yaşındaki teyze gibi hissettim.Bu arada Arda ayağını sallıyormuş sandalyade son derece kaba bir şeklide "Yapma ayağını" dedi.Konuşmaya devam ederken Arda her sekiz yaş çocuğu gibi nedeni açıklanmadan "Yapma" dendiği için yapma denilen şeyi bir daha yapma gereği duydu.Çocuğa yüzü gözü oynayarak "Sallama ayağını" diye bir çıkıştı,derin bir nefes alıp sustuk.Arda da gerildi.
"Bakalım" dedi "8 yaşında çocuk kaç kilo olmalıymış,şu kadar kilo,yani 11 kilo fazlası var" deyip bizi 1.dakika şoka sokup sonra dediki "Ama tabi boyla beraber bakmak lazım.Boyu da önde,dolayısıylaaaa"...Elindeki hesap makinesiyle çarptı,böldü,topladı,hık dedi ,mık dedi(gerçekten 11 kilodan sonra ne dediğini hatırlamıyorum,bir de Arda tekrar ayağını salladı sallıyacak diye bekliyorum),eline kırmızı pilot kalemi alıp "Kısaca çocuğunuz OBEZ" deyip,muayne kartının ortasına Arda'nın da görebileceği şekilde,yazdı.Yooook artık.O anda yaşadığımız şaşkınlığı şu anda kelimelere dökemiyorum.Çünkü Arda bu haliyle obezse ben bu kadının gerçekten dötü,göbeği,yanakları olan çocuklara ne dediğini merak ediyorum.
Yolda gördüğümüz yüz kişiye Arda'yı gösterip sorsak "Bu çocuk şişman mı?" diye şişman bile demezler.Kalın,yapılı ama sağlıksız bir duruşu yok."Göbek çıkıyor,eyvah!" dediğim noktada aldık doktora götürdük zaten.Bunun bir öncesi hangi adım olabilirdi bilmiyorum.
Bitti mi bitmedi."Şimdi muayne edelim"dedi.Muayne sırasında da karşılıklı gerildik,bir güzel.Yok ayakkabı geç çıktı,yok orasını elletmedi,bir afra,bir tafra.Muayneden sonra"Arda'yı dışarı alalım" dedi.Kağıdın ortasına kırmızı kalemle obez yazdıktan sonra Arda'yı dışarı çıkartmanın ne anlamı kaldıysa artık diye düşünürken ben,kapının kapanmasını takiben içinde erken ergenlik,erken ergenlikse boyunun kısa kalabileceği,değilse böbrek üstü bezlerinde sorun olabileceği gibi bir dizi felaket senaryosunu daha önüme sürdü.Bir sürü kan tahlili ve büyüme gelişiminin takibi için el-bilek röntgeni istedi.
Ben muaynehaneden nasıl çıkıp eve geldiğimizi hatırlamıyorum.Acayip üzüldüm,acayip sinirlendim.Zaten bu aralar herşey beni normal sinirlendirmesi gerekenden 10 birim fazla sinirlendiriyor,bir de böyle abuk subuk şeylerde baya öfke nöbeti geçiriyorum...
Şunu anlamıyorum:Evet.Arda obez olabilir,erken ergenliğe giriyor olabilir,başka bir sürü şey olabilir.Ama bunu anlatmak için şu an buraya en az yüz tane olumlu,karşı tarafa güven veren,samimi cümle yazabilirim.Bu nasıl bir tarzdır ya rabbim...Özensiz,kaba,çocuğu,anayı,babayı geren bir tavır.Hayır bütün işi de çocuklarla kadının.
Bu sabah aç karnına kan vermek ve tahlilleri yaptırmak üzere evin yanındaki hastaneye gitti Arda babasıyla.Sigorta prosedürü gereği ordaki doktor da muayne etmiş.Hatta formalite falan demeyip ciddi ciddi muayne etmiş.Ama Arda'nın dediği bu doktorun dünküyle alakası yokmuş.Babasının dediği,doktor demişki "Evet 5 kilo fazlası var ama konunun obezetiyle yakından uzaktan bir alakası yok".Ama istenen tüm kan değerleri çok gerekliymiş.
Benim de istediğim zaten bu kan değerlerine bakılmasaydı.Çünkü çağımızın yeni sorunu kilo ve erken ergenlik.Test sonuçları cumaya çıkacakmış.Biraz gergin bir bekleyiş olacak benim için.Eğer kan değerleri normal çıkarsa ki çok fazla aksini düşünmüyorum bundan sonrası bir diyetisyen ve bol miktarda spor.Diyetisyen istememin nedeni ben haricinde birinin Arda'ya sağlıklı beslenmenin önemini anlatması.Ben her saniye onu kontrol edemem,kendini kontrol etmeyi öğrenmesi lazım.2 sene sonra arkadaşlarıyla dışarı çıktığında ne yiyeceğine kendi karar verecek.Spor zaten herkesin hayatında olmalı.
Olan bizim hafta sonları dışarda yediğimiz birkaç öğüne oldu.Zaten hafta içi genelde evde yiyoruz,bundan sonra hafta sonu da çoğunluk evdeyiz anlaşılan.En azından bir süre için.Bu durumda ben de şu 3-4 kiloyu(5-6 da olabilir)veririm belki...
Konumuz Arda ve çocuk sevmeyen,empati yoksunu çocuk endokrinolojisi profesörü(endokrinoloji=hormon,mormon)...
Şimdi Arda doğdu doğalı iri yapılıydı.Bu çocuk,anne sütüyle 6.ayda 10,5 kilo olmuştu.Sonrasında da her daim yaşıtlarına göre ya da kilo-boy persentiline göre 1-2 kilo fazlası ve 1-2 cm uzunluğu olmuştur.Ben de yaklaşık 10 senedir belli bir kiloda kalma savaşı veren bir tip olduğumdan bu yeme içme işine genelde özen gösteririm.Ara ara dönemsel sapıtır(şu ara olduğu gibi)3-4 kilo alır sonra veririm.Ama 10 senede sağlıklı beslenme hakkında araştıra araştıra baya bir bilgi sahibi olmuşluğum da vardır.Arda'ya da mümkün olduğunca uygulamaya çalıştım ara da ipin ucu kaçsa da iyi kötü,2-3 kilo fazlayla kasım ayına kadar gelmiştik.Yazın düzenli yüzme dersleri de alınca oldukça da iyi durumdaydı yazın sonunda.Okulunu değiştirince hafta içi aşşşşırı derecede abur cubur tüketme olayı da bitmişti bu sene.Çünkü okula dışardan yiyecek getirmek yasak,kantin yok,herşey saatli şekilde uygun kalorilerle veriliyor(tabi bizimki bazen 2.hatta 3.tabak pilavı istiyormuş ama genelde öğretmeni izin vermiyormuş).Geçen yıl gittiği okulda herşey serbestti.E çocuğu da her saniye okulda kontrol edemiyordum.Eve almasak bile okulda o kadar çok yiyordu ki okuldan almamızda ki en büyük 2.nedendi.
Evde bir bebek olmasıydı,uykusuzluktu,vakitsizlikti derken bu kış evdeki 3 kişide de bir miktar kilo artışı oldu..Baktık Arda'da çok az bir göbek oluşmuş,hemen spora başladık geçen hafta.Zaten uzun süredir de Arda' yı gelişimi açısından bir muayne ettirmek istiyorduk,zamanıdır dedik,bir arkadaşımdan bu doktorun adını aldım ve dün akşam üstü gittik.
Gider gitmez Arda'nın boyu kilosu ölçüldü,bizim boylarımız ölçüldü,doktorun yanına vardık.Kilo benim tahminimin 2 kilo üstü çıktı(normalde ben de evde tartıyordum ama 1-2 aydır tartmamıştım).Dedim ki böyleyken böyle,genel kontrol istiyoruz,bir de kilo fazlamız var ne yapabiliriz.Bu arada maaile odadayız.
"Kilosu fazla"dedi."Biliyorum"dedim."Abur cubur var mı" dedi."Olmaz mı,çok seviyor,kontrol altında tutmaya çalışıyoruz sürekli"diyecektim ki benim "Olmaz mı?" dememle "Olmaz tabi efendim" diye bir atarlandı.Ben kendimi bir anda gündüz kuşağı programlarında Canan Karatay'a "Şeker zararlı mı?" hocam diye soran 50 yaşındaki teyze gibi hissettim.Bu arada Arda ayağını sallıyormuş sandalyade son derece kaba bir şeklide "Yapma ayağını" dedi.Konuşmaya devam ederken Arda her sekiz yaş çocuğu gibi nedeni açıklanmadan "Yapma" dendiği için yapma denilen şeyi bir daha yapma gereği duydu.Çocuğa yüzü gözü oynayarak "Sallama ayağını" diye bir çıkıştı,derin bir nefes alıp sustuk.Arda da gerildi.
"Bakalım" dedi "8 yaşında çocuk kaç kilo olmalıymış,şu kadar kilo,yani 11 kilo fazlası var" deyip bizi 1.dakika şoka sokup sonra dediki "Ama tabi boyla beraber bakmak lazım.Boyu da önde,dolayısıylaaaa"...Elindeki hesap makinesiyle çarptı,böldü,topladı,hık dedi ,mık dedi(gerçekten 11 kilodan sonra ne dediğini hatırlamıyorum,bir de Arda tekrar ayağını salladı sallıyacak diye bekliyorum),eline kırmızı pilot kalemi alıp "Kısaca çocuğunuz OBEZ" deyip,muayne kartının ortasına Arda'nın da görebileceği şekilde,yazdı.Yooook artık.O anda yaşadığımız şaşkınlığı şu anda kelimelere dökemiyorum.Çünkü Arda bu haliyle obezse ben bu kadının gerçekten dötü,göbeği,yanakları olan çocuklara ne dediğini merak ediyorum.
Yolda gördüğümüz yüz kişiye Arda'yı gösterip sorsak "Bu çocuk şişman mı?" diye şişman bile demezler.Kalın,yapılı ama sağlıksız bir duruşu yok."Göbek çıkıyor,eyvah!" dediğim noktada aldık doktora götürdük zaten.Bunun bir öncesi hangi adım olabilirdi bilmiyorum.
Bitti mi bitmedi."Şimdi muayne edelim"dedi.Muayne sırasında da karşılıklı gerildik,bir güzel.Yok ayakkabı geç çıktı,yok orasını elletmedi,bir afra,bir tafra.Muayneden sonra"Arda'yı dışarı alalım" dedi.Kağıdın ortasına kırmızı kalemle obez yazdıktan sonra Arda'yı dışarı çıkartmanın ne anlamı kaldıysa artık diye düşünürken ben,kapının kapanmasını takiben içinde erken ergenlik,erken ergenlikse boyunun kısa kalabileceği,değilse böbrek üstü bezlerinde sorun olabileceği gibi bir dizi felaket senaryosunu daha önüme sürdü.Bir sürü kan tahlili ve büyüme gelişiminin takibi için el-bilek röntgeni istedi.
Ben muaynehaneden nasıl çıkıp eve geldiğimizi hatırlamıyorum.Acayip üzüldüm,acayip sinirlendim.Zaten bu aralar herşey beni normal sinirlendirmesi gerekenden 10 birim fazla sinirlendiriyor,bir de böyle abuk subuk şeylerde baya öfke nöbeti geçiriyorum...
Şunu anlamıyorum:Evet.Arda obez olabilir,erken ergenliğe giriyor olabilir,başka bir sürü şey olabilir.Ama bunu anlatmak için şu an buraya en az yüz tane olumlu,karşı tarafa güven veren,samimi cümle yazabilirim.Bu nasıl bir tarzdır ya rabbim...Özensiz,kaba,çocuğu,anayı,babayı geren bir tavır.Hayır bütün işi de çocuklarla kadının.
Bu sabah aç karnına kan vermek ve tahlilleri yaptırmak üzere evin yanındaki hastaneye gitti Arda babasıyla.Sigorta prosedürü gereği ordaki doktor da muayne etmiş.Hatta formalite falan demeyip ciddi ciddi muayne etmiş.Ama Arda'nın dediği bu doktorun dünküyle alakası yokmuş.Babasının dediği,doktor demişki "Evet 5 kilo fazlası var ama konunun obezetiyle yakından uzaktan bir alakası yok".Ama istenen tüm kan değerleri çok gerekliymiş.
Benim de istediğim zaten bu kan değerlerine bakılmasaydı.Çünkü çağımızın yeni sorunu kilo ve erken ergenlik.Test sonuçları cumaya çıkacakmış.Biraz gergin bir bekleyiş olacak benim için.Eğer kan değerleri normal çıkarsa ki çok fazla aksini düşünmüyorum bundan sonrası bir diyetisyen ve bol miktarda spor.Diyetisyen istememin nedeni ben haricinde birinin Arda'ya sağlıklı beslenmenin önemini anlatması.Ben her saniye onu kontrol edemem,kendini kontrol etmeyi öğrenmesi lazım.2 sene sonra arkadaşlarıyla dışarı çıktığında ne yiyeceğine kendi karar verecek.Spor zaten herkesin hayatında olmalı.
Olan bizim hafta sonları dışarda yediğimiz birkaç öğüne oldu.Zaten hafta içi genelde evde yiyoruz,bundan sonra hafta sonu da çoğunluk evdeyiz anlaşılan.En azından bir süre için.Bu durumda ben de şu 3-4 kiloyu(5-6 da olabilir)veririm belki...
1 Mart 2016 Salı
ARDA KAYRA'YI KISKANIYOR MU?
Evet,kıskanıyor.Ama bunu hareketlerine yansıtmak yerine sözel olarak dile getiriyor,çözüm üretiyor,kendi içinde kabullenmeye çalışıyor.
Geçen yıl ya 4 ya da 5 aylık hamileydim,bir cumartesi günü Arda'yı resim kursundan almaya gittim.İçeride resim öğretmeninin oğlu da vardı.Biraz sohbet ettik hep beraber,sonra da ayrıldık.Tam merdivenlerden iniyorduk ki anne seninle arabada "araba konuşması" yapacağız dedi.Güldüm."Gerçekten mi?Bir hata mı yaptım?"falan dedim,bindik arabaya.Dedi ki"Bir yere gittiğimizde eğer orada benden küçük çocuklar varsa hemen onlarla ilgilenmeye başlıyorsunuz.Aynısını babam da yapıyor(Bu arada başka arkadaşlarımızın çocuklarından örnekler veriyor gün gün.).Onlardan büyük olabilirim ama benim de çocuk olduğumu unutmayın.Aynısını kardeşim doğduğunda da yapacaksınız,biliyorum."Çocuk kendi derdini bulmuş,çözmüş,dile getirdi.Çözümünü de sunuyor,kardeşim olucak ama sakın benim de çocuk olduğumu unutmayın diyor.Uzun uzun öyle olmadığını,nedenleri,nasılları konuştuk.Özellikle söylediğim onun o an için böyle endişelere sahip olmasının normal olduğu,kardeşi doğduğunda bizim ona olan sevgimizin değişmesinin mümkün olamayacağı,bunu da ancak zamanı geldiğinde anlayacağı oldu.Zamanı geldiğinde gereksiz yere korktuğunu anlayacaktı.Doğuma kadar ara ara bu tür konuşmalar geçti aramızda.
Doğumdan 3 hafta sonra Arda,Kayra,ben ve annem evin çok yakınında bir mağazaya gittik.Önden düğmeli birşeyler bakacaktık.Tesadüf satış elemanı da hamileydi,birkaç aya doğum yapacaktı.Biraz ama gerçekten biraz Kayra'yla ilgilendi.Kendisine bol bol önden düğmeli gömlek stoğu yapmasını söyledim,güldük,ayrıldık mağazadan.Arda dedi ki"Az önce ne olduğunu gördün mü anne.Herkes bir anda Kayra'yla ilgilendi,Kayra'yı sevdiler,kimse bana bakmadı.SEN DE BENDEN HİÇ BAHSETMEDİN..."Herşey dediği gibi olmuştu.Bunları söylerken de yüzünde bir burukluk vardı.Hadi bakalım anlattık yeniden yenidoğmuş ve küçük bebekleri insanların çok az gördüğünü,o yüzden onların çok dikkat çektiğini,2 yıl sonra aynı insanların Kayra dururken başka küçük bebekleri seveceklerini,bunun doğal olduğunu,ikisinin de bizim için çok değerli olduğunu...
Aradan 6 ay geçti.Hala dışarıda biri Kayra'yı severse hemen arkasından bir söylenmeye başlıyor.Ama artık daha çok Kayra'nın yanına gidip onu öpüp,sevmeye başlıyor.Bunu bence 2 nedenden dolayı yapıyor.1-Kayra'yı ciddi anlamda çok seviyor ve sahipleniyor yabancılara karşı.2-Kayra'yı severek insanların da onu sevmesini bekliyor.Ve ben bir anne olarak o an içimden Allah'ım lütfen dönüp Arda'ya da birşeyler desinler diye dua ediyorum.Demezler ve umursamazlarsa ben de içimden o insanlara kırılıyorum.Neyse ki çoğu zaman karşıdaki insan durumu hemen çakıp Arda'nın abiliğine de bir vurgu yapıyor.
Aslında kıskançlık değil de tanımlıyamadığım başka bir şey hissediyor.8 yıldır evimizin bir tanesiydi.Evet,kardeşi olmasını çok istedi,çok bekledi(Bana artık tarih verin diye elini masaya vurmuşluğu vardır)ve gerçekten kardeşini çok seviyor. Ama şimdi tüm düzeni bozuldu.Evde sadece ona göre değil bir bebeğe göre de hareket ediyoruz(Hatta bebeğe göre daha çok hareket ediyoruz.Çünkü doğrusu bu.)Bunu kabullenmeye çalışıyor sessizce.Zaten sakin ve sevecen bir yapıda olduğu için de bunu kendi içinde ve bizimle konuşarak halletmeye çalışıyor bir havası var genelde.Bize yukarıda bahsettiğim durumlar haricinde hemen hemen yansıyan hiçbir şey olmuyor.
Bütün kıskançlıkları neredeyse bundan ibaret.Onun dışında hastanede kardeşini ilk gördüğü andaki videosunda sevinçten gözleri dolmuş vaziyetteydi.Hem gülüyor hem de "Baba,sanırım mutluluktan ağlamak üzereyim"diyordu.
Bir de arkadaşlarına sürekli gururla Kayra'dan bahsedip onu gösterişi var ki içim eriyor.Bebek arabasının yanında duruyor,arkadaşları gelince "Evet,o benim kardeşim" diyerek hemen öpmeye başlıyor.Öpüyor çünkü her zaman bebekleri çok sevdi,hep öpmek istedi ama ben başkalarının bebeklerini şapır şupur öpemeyeceğimizi,çok hassas ve küçük olduklarını,onlara kolaylıkla mikrop bulaştırabileceğimizi söyleyerek onu zaptetmeye çalıştım."Ben de kendi kardeşimi öperim o zaman" diyordu böyle zamanlarda.Bundandır ki özellikle arkadaşlarının yanında dalıyor Kayra'ya şapır şupur.Bir güç gösterisi yapıyor aslında"Öpebilirim,çünkü o benim"mesajı veriyor alttan çocuklara, yıllarca kimsenin kardeşini öpmemiş olmanın verdiği hırsla.
Kayra'yı ciddi anlamda koruyor hem de bana karşı bile.Bazen Kayra uyumadığında sinirli ve yorgun olup söylendiğimde karşıma dikiliyor"O daha bebek,ona kızamazsın,seni nasıl anlayabilir ki anne" diye bana ayar veriyor bazen.Ama asıl görülmesi gereken her akşam okuldan geldiğinde Kayra'yı tamamen babasının işten geldiğinde kurduğu cümlelerle sevmesi.Birebir taklit ediyor.Aynı tonlamalar,aynı sözler...Çocuklar bizim yansımamız lafını her gün tekrar tekrar doğruluyor.
Şimdiye kadar hiç bunu Kayra'ya neden aldınız da bana almadınız demedi mesela.En son pazar günü bir arkadaşımızın kızının doğum günü kutlaması için yine bir arkadaşımızın hem oyuncak satılan hem de doğum günü yapılan mağazasına gittik.Arda'ya bir süredir istediği legoları alması için her hafta belli bir harçlık verip para biriktirmesini sağlıyoruz ki istediği her legoyu almanın aslında ciddi bir bütçe gerektirdiğini anlasın diye.Başka türlü önüne geçemedik lego masrafının.O yüzden de giderken eğer oyuncak isterse kendi harçlığından alacağını,dikkatli düşünüp karar vermesini ve bir sonraki lego hedefini de göz önünde bulundurmasını söyledik.Kayra'da bu geçerli değil tabi,zaten ona çok oyuncak almıyoruz,ev dolu.Ama oraya gidince ben Kayra için birkaç şeyi çok beğenip,aynı anda aldım.Ve kesin Arda "Bana niye almadınız" der dedim,hatta biraz çaktırmadan almaya çalıştım.Ve fakat,Arda oyuncakları gördü,çok beğendi ve Kayra'ya onlarla oyun oynattı,benim düşündüğüm kelimelerin bir tanesini bile söylemedi.Ben de kötü düşüncelerimle baş başa kaldım öyle...
Ha şöyle de birşey var,bunu da anlatmak lazım.Kayra'ya vereceğim dediği bir sürü kendine ait oyuncağı bir süre önce ayırdık ve Kayra'nın odasına koyduk.Gel gör ki o oyuncakların bir kısmı yine bir süredir türlü bahanelerle(ama ben onun burasını çok seviyordum,onun orası şöyle,bunun burası böyle diye diye)çaktırmadan kendi odasına taşınıyor.Şu yandaki tavşan mesela Arda'nın en sevdiği çıngırağıydı.O zavallı tavşanın kulakları tüm gün Arda'nın ağzındaydı.Kayra'da çok sevdi o tavşanı.Tavşanı Kayra'ya veriyor ama sürekli bir tetikte,bulduğu her fırsatta kendi odasına alıyor,bazen de ben oynayacağım onunla diye tutturuyor.Ya da tavşanı dışarıya çıkardıysak sürekli gözü onda.Unuttuk mu,kaybettik mi,ne yaptık,hep bir sorgu sual halinde oluyoruz.Oynasın ama zarar vermesin derdinde,yersen...
Yine geçen gün büyük bir peluş oyuncak aldı İkea'dan kendine.Rengi çok tatlı,dikkat çekici birşey,ben de Arda'nın odasındayken bunu Kayra'ya verdim."Hayır,onu veremezsin,o kadar da değil,o benim"dedi.O sırada Kayra da oyuncağı ağzına almış,bütünleşmiş ayıramıyorum."Tamam annecim senin,bir dakika sonra sana vereceğim" dedim.Ne yaptı?Gitti,saçma sapan bir oyuncak buldu,geldi.En tatlı ses tonuyla"Kayriiiiş,al bak sana ne getirdim deyip,kısa bir süre Kayra'nın ilgisini dağıtttı.Çocuk tam yeni oyuncağa uzanırken ötekini çaktırmadan elinden kaptı.O anda Kayra'nın saftirik hali de görülmeye değerdi.Yine burda da olayı son derece naif bir şekilde halletti bence,kardeşini üzmeden,ağlatmadan aldı oyuncağını geri.
Bunlar tabi küçük şeyler...Bence aradaki dengeyi çok bozmadan kararında götürüyoruz bu işi şimdilik.Arada bocalasak da topluyoruz bir şekilde.Okuldaki pedagogla da görüştüm birkaç sefer,kardeş kaynaklı gözümüzden kaçan bir sıkıntısı var mı Arda'nın diye.Her şeyin yolunda olduğunu söyledi.
Ben görüyorum Arda'nın gözündeki sevgiyi,kardeşine verdiği değeri.Kayra'nın da bir ortamda Arda varsa başka kimseye bakmayışını,o birşey yapsa da hemen gülsem diye beklemesini de görüyorum.Arda ona baksın diye çığlık atmasına şahit oluyorum bu ara.Bütün amacım aralarında yaş farkı olsa da birbirlerinin herşeyi olduklarını bilerek büyümelerini sağlamak."Bu hayatta benim abim var","Bu hayatta benim kardeşim var" desinler yeter.Sevsinler birbirlerini çok...
Geçen yıl ya 4 ya da 5 aylık hamileydim,bir cumartesi günü Arda'yı resim kursundan almaya gittim.İçeride resim öğretmeninin oğlu da vardı.Biraz sohbet ettik hep beraber,sonra da ayrıldık.Tam merdivenlerden iniyorduk ki anne seninle arabada "araba konuşması" yapacağız dedi.Güldüm."Gerçekten mi?Bir hata mı yaptım?"falan dedim,bindik arabaya.Dedi ki"Bir yere gittiğimizde eğer orada benden küçük çocuklar varsa hemen onlarla ilgilenmeye başlıyorsunuz.Aynısını babam da yapıyor(Bu arada başka arkadaşlarımızın çocuklarından örnekler veriyor gün gün.).Onlardan büyük olabilirim ama benim de çocuk olduğumu unutmayın.Aynısını kardeşim doğduğunda da yapacaksınız,biliyorum."Çocuk kendi derdini bulmuş,çözmüş,dile getirdi.Çözümünü de sunuyor,kardeşim olucak ama sakın benim de çocuk olduğumu unutmayın diyor.Uzun uzun öyle olmadığını,nedenleri,nasılları konuştuk.Özellikle söylediğim onun o an için böyle endişelere sahip olmasının normal olduğu,kardeşi doğduğunda bizim ona olan sevgimizin değişmesinin mümkün olamayacağı,bunu da ancak zamanı geldiğinde anlayacağı oldu.Zamanı geldiğinde gereksiz yere korktuğunu anlayacaktı.Doğuma kadar ara ara bu tür konuşmalar geçti aramızda.
Doğumdan 3 hafta sonra Arda,Kayra,ben ve annem evin çok yakınında bir mağazaya gittik.Önden düğmeli birşeyler bakacaktık.Tesadüf satış elemanı da hamileydi,birkaç aya doğum yapacaktı.Biraz ama gerçekten biraz Kayra'yla ilgilendi.Kendisine bol bol önden düğmeli gömlek stoğu yapmasını söyledim,güldük,ayrıldık mağazadan.Arda dedi ki"Az önce ne olduğunu gördün mü anne.Herkes bir anda Kayra'yla ilgilendi,Kayra'yı sevdiler,kimse bana bakmadı.SEN DE BENDEN HİÇ BAHSETMEDİN..."Herşey dediği gibi olmuştu.Bunları söylerken de yüzünde bir burukluk vardı.Hadi bakalım anlattık yeniden yenidoğmuş ve küçük bebekleri insanların çok az gördüğünü,o yüzden onların çok dikkat çektiğini,2 yıl sonra aynı insanların Kayra dururken başka küçük bebekleri seveceklerini,bunun doğal olduğunu,ikisinin de bizim için çok değerli olduğunu...
Aradan 6 ay geçti.Hala dışarıda biri Kayra'yı severse hemen arkasından bir söylenmeye başlıyor.Ama artık daha çok Kayra'nın yanına gidip onu öpüp,sevmeye başlıyor.Bunu bence 2 nedenden dolayı yapıyor.1-Kayra'yı ciddi anlamda çok seviyor ve sahipleniyor yabancılara karşı.2-Kayra'yı severek insanların da onu sevmesini bekliyor.Ve ben bir anne olarak o an içimden Allah'ım lütfen dönüp Arda'ya da birşeyler desinler diye dua ediyorum.Demezler ve umursamazlarsa ben de içimden o insanlara kırılıyorum.Neyse ki çoğu zaman karşıdaki insan durumu hemen çakıp Arda'nın abiliğine de bir vurgu yapıyor.
Aslında kıskançlık değil de tanımlıyamadığım başka bir şey hissediyor.8 yıldır evimizin bir tanesiydi.Evet,kardeşi olmasını çok istedi,çok bekledi(Bana artık tarih verin diye elini masaya vurmuşluğu vardır)ve gerçekten kardeşini çok seviyor. Ama şimdi tüm düzeni bozuldu.Evde sadece ona göre değil bir bebeğe göre de hareket ediyoruz(Hatta bebeğe göre daha çok hareket ediyoruz.Çünkü doğrusu bu.)Bunu kabullenmeye çalışıyor sessizce.Zaten sakin ve sevecen bir yapıda olduğu için de bunu kendi içinde ve bizimle konuşarak halletmeye çalışıyor bir havası var genelde.Bize yukarıda bahsettiğim durumlar haricinde hemen hemen yansıyan hiçbir şey olmuyor.
Bütün kıskançlıkları neredeyse bundan ibaret.Onun dışında hastanede kardeşini ilk gördüğü andaki videosunda sevinçten gözleri dolmuş vaziyetteydi.Hem gülüyor hem de "Baba,sanırım mutluluktan ağlamak üzereyim"diyordu.
Bir de arkadaşlarına sürekli gururla Kayra'dan bahsedip onu gösterişi var ki içim eriyor.Bebek arabasının yanında duruyor,arkadaşları gelince "Evet,o benim kardeşim" diyerek hemen öpmeye başlıyor.Öpüyor çünkü her zaman bebekleri çok sevdi,hep öpmek istedi ama ben başkalarının bebeklerini şapır şupur öpemeyeceğimizi,çok hassas ve küçük olduklarını,onlara kolaylıkla mikrop bulaştırabileceğimizi söyleyerek onu zaptetmeye çalıştım."Ben de kendi kardeşimi öperim o zaman" diyordu böyle zamanlarda.Bundandır ki özellikle arkadaşlarının yanında dalıyor Kayra'ya şapır şupur.Bir güç gösterisi yapıyor aslında"Öpebilirim,çünkü o benim"mesajı veriyor alttan çocuklara, yıllarca kimsenin kardeşini öpmemiş olmanın verdiği hırsla.
Kayra'yı ciddi anlamda koruyor hem de bana karşı bile.Bazen Kayra uyumadığında sinirli ve yorgun olup söylendiğimde karşıma dikiliyor"O daha bebek,ona kızamazsın,seni nasıl anlayabilir ki anne" diye bana ayar veriyor bazen.Ama asıl görülmesi gereken her akşam okuldan geldiğinde Kayra'yı tamamen babasının işten geldiğinde kurduğu cümlelerle sevmesi.Birebir taklit ediyor.Aynı tonlamalar,aynı sözler...Çocuklar bizim yansımamız lafını her gün tekrar tekrar doğruluyor.
Şimdiye kadar hiç bunu Kayra'ya neden aldınız da bana almadınız demedi mesela.En son pazar günü bir arkadaşımızın kızının doğum günü kutlaması için yine bir arkadaşımızın hem oyuncak satılan hem de doğum günü yapılan mağazasına gittik.Arda'ya bir süredir istediği legoları alması için her hafta belli bir harçlık verip para biriktirmesini sağlıyoruz ki istediği her legoyu almanın aslında ciddi bir bütçe gerektirdiğini anlasın diye.Başka türlü önüne geçemedik lego masrafının.O yüzden de giderken eğer oyuncak isterse kendi harçlığından alacağını,dikkatli düşünüp karar vermesini ve bir sonraki lego hedefini de göz önünde bulundurmasını söyledik.Kayra'da bu geçerli değil tabi,zaten ona çok oyuncak almıyoruz,ev dolu.Ama oraya gidince ben Kayra için birkaç şeyi çok beğenip,aynı anda aldım.Ve kesin Arda "Bana niye almadınız" der dedim,hatta biraz çaktırmadan almaya çalıştım.Ve fakat,Arda oyuncakları gördü,çok beğendi ve Kayra'ya onlarla oyun oynattı,benim düşündüğüm kelimelerin bir tanesini bile söylemedi.Ben de kötü düşüncelerimle baş başa kaldım öyle...
Ha şöyle de birşey var,bunu da anlatmak lazım.Kayra'ya vereceğim dediği bir sürü kendine ait oyuncağı bir süre önce ayırdık ve Kayra'nın odasına koyduk.Gel gör ki o oyuncakların bir kısmı yine bir süredir türlü bahanelerle(ama ben onun burasını çok seviyordum,onun orası şöyle,bunun burası böyle diye diye)çaktırmadan kendi odasına taşınıyor.Şu yandaki tavşan mesela Arda'nın en sevdiği çıngırağıydı.O zavallı tavşanın kulakları tüm gün Arda'nın ağzındaydı.Kayra'da çok sevdi o tavşanı.Tavşanı Kayra'ya veriyor ama sürekli bir tetikte,bulduğu her fırsatta kendi odasına alıyor,bazen de ben oynayacağım onunla diye tutturuyor.Ya da tavşanı dışarıya çıkardıysak sürekli gözü onda.Unuttuk mu,kaybettik mi,ne yaptık,hep bir sorgu sual halinde oluyoruz.Oynasın ama zarar vermesin derdinde,yersen...
Yine geçen gün büyük bir peluş oyuncak aldı İkea'dan kendine.Rengi çok tatlı,dikkat çekici birşey,ben de Arda'nın odasındayken bunu Kayra'ya verdim."Hayır,onu veremezsin,o kadar da değil,o benim"dedi.O sırada Kayra da oyuncağı ağzına almış,bütünleşmiş ayıramıyorum."Tamam annecim senin,bir dakika sonra sana vereceğim" dedim.Ne yaptı?Gitti,saçma sapan bir oyuncak buldu,geldi.En tatlı ses tonuyla"Kayriiiiş,al bak sana ne getirdim deyip,kısa bir süre Kayra'nın ilgisini dağıtttı.Çocuk tam yeni oyuncağa uzanırken ötekini çaktırmadan elinden kaptı.O anda Kayra'nın saftirik hali de görülmeye değerdi.Yine burda da olayı son derece naif bir şekilde halletti bence,kardeşini üzmeden,ağlatmadan aldı oyuncağını geri.
Bunlar tabi küçük şeyler...Bence aradaki dengeyi çok bozmadan kararında götürüyoruz bu işi şimdilik.Arada bocalasak da topluyoruz bir şekilde.Okuldaki pedagogla da görüştüm birkaç sefer,kardeş kaynaklı gözümüzden kaçan bir sıkıntısı var mı Arda'nın diye.Her şeyin yolunda olduğunu söyledi.
Ben görüyorum Arda'nın gözündeki sevgiyi,kardeşine verdiği değeri.Kayra'nın da bir ortamda Arda varsa başka kimseye bakmayışını,o birşey yapsa da hemen gülsem diye beklemesini de görüyorum.Arda ona baksın diye çığlık atmasına şahit oluyorum bu ara.Bütün amacım aralarında yaş farkı olsa da birbirlerinin herşeyi olduklarını bilerek büyümelerini sağlamak."Bu hayatta benim abim var","Bu hayatta benim kardeşim var" desinler yeter.Sevsinler birbirlerini çok...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)