27 Aralık 2016 Salı

2016,..........GİDERKEN



temsili jüpiterim,bize gelecek bu yıl.

 Noktalı yerleri istediğiniz gibi doldurun.Ağır oldu biliyorum ama 80,90 ve hatta 100 yaşına gelip,üstüne yetmezmiş gibi alzheimer olsam da 2016'yı unutacağımı sanmıyorum.Kendi kişisel tarihimin açık ara en berbat yılıydı.İşin toplumsal boyutuna girmeye kalksam genel olarak kafamda canlanan sahne;ülkeyi dev bir psikiyatri kliniğine çevirmişiz,orduya asker yetiştirir gibi psikolog ve psikiyatr yetiştiriyoruz ve herkes 16 ay zorunlu terapi görüyor.

  Dün gece internette gazeteler arasında dolaşırken şöyle bir yazı çarptı gözüme"2017,senin yılın olacak".Bana mı diyor acaba diye düşündüm,tıkladım.Hakkatten bana sesleniyormuş çünkü ben terazi bucuyum ve bu yıl terazinin yılıymış.Zira 2017 Jüpiterle beraber bana gelecekmiş.Elinde disko topu şeklinde Jüpiter ve 2017 geldi gözümün önüne.Kapıyı çalıyor,içeriye giriyor falan...Yalnız 2016'nın ruhumda bıraktığı derin izleri silmesi için sadece Jüpiter'i alması yetmez.Bence galaksiyi toplasın gelsin.

  Hayatımda hiç kendime yeni yılda yapacaklarım listesi yapmadım.Hani daha çok gülcem,daha az endişelenicem,daha az yiyip daha çok tuvalete gitcem tarzı listeler vardır ya işte onlardan hiç yapmadım.Genel olarak da herhangi bir yılın 31 Aralık tarihiyle herhangi bir yılın 1 Ocak tarihi arasında benim için özel bir fark yok.Ama severim aralık aylarında her yerin kırmızıya,yeşile bürünmesini o ayrı.Zaman kavramı zaten bu aralar bana acayip garip gelmeye başladı.Yani o şunları yapacağım dediğin şeyleri yeterli toto büyüklüğüne sahipsen 27 aralık tarihinde de yapmaya başlayabilirsin bence.

   Buydu benim düşüncelerim,hala da çok farklı düşünmüyorum.Ama öte yandan da 2016 gerçekten çok zorladı be ya.Ben mesela bu yıl,nisan ve mayıs aylarında yıllarca acaba mı diye düşündüğüm ama hep geçiştirdiğim,kaçtığım,görmezden geldiğim sorunlarla bir hastane odasında ete kemiğe bürünmüş şekilde yüzleştim.Çok korktum,çok endişelendim,çok ağladım,hayatı kendime de etrafımdakilere de zehir ettim.Bazen sevdiklerime sığınıp uzun uzun anlattım,bazen günlerce sustum,bazen kendimi çok aciz ve başarısız hissettim,bazen sadece affettim,kabullendim.En sonunda problemle yüzleşmekten çok kendimle yüzleşmem gerektiğini anladım.Kendimi dinlemeye başladım.Endişelendiğimde ne oluyordu?Korktuğumda neler oluyordu?Ben hiç elimde olmayan birşeyden neden bu kadar korkuyordum ya da gerçekten birşeyleri değiştirmek benim elimdeydi de ben mi kaçıyordum?Bu huzursuzluk bu kaçmanın sonucu muydu?Sadece çekirdek ailemle huzurlu ve mutlu yaşamak istemek suç muydu?Gerçekten hiç istemediğim bir savaşa girmek zorunda mıydım?Bence değildim ama asıl bu işi yapması gerekenler problem çözmek yerine varolandan da daha büyük problem oluyorsa sen mecbur kalıyorsun işte...Bu da seni daha öfkeli yapıyor...İşte uzun bir süre bunları düşündüm,kıvrandım,nefessiz kaldım.Geçti mi? Hayır,geçmedi.Ama kabul etmek işe yaradı,daha az endişeli,daha az korkağım şimdilerde.

   Kayra'nın büyümesine gün gün şahitlik ettim 2016'da.Özellikle yürümeye başlamasını adım adım kaydettim hafızama,ilk adımlarını ben gördüm.Nasıl attığını,nasıl düştüğünü,her güne yeni bir adımı nasıl eklediğinin şahidi olmak güzeldi,15.ayda:)Gerçi öncesinde 3 ay asansördeki teyzeden parktaki anneanneye kadar geniş bir kitleye her çocuğun gelişim sürecinin farklı olduğunu,illa ki 12.ayda yürüyecek diye birşey  olmadığını,erken ya da geç yürümenin zeka gelişimiyle ilgisi olmadığını anlatmaktan soldum ama olsun.Bazen de isyan ettim ama.Sabahlar olmadı yahu bazı geceler.Daha geçen pazar sabahı uyumak istiyorum artık diye ağladım.17.ay bitiyor daha ne memesi gece yarılarında anlamıyorum ki.Hayır,hayallerimdeki bakıcı ablayı da bulduk.Ayrı bir yazı konusu bu.Gündüzleri tek başına uyumayı da öğrendi ki benim için hayaldi,gerçek oldu kısmı bu olayın.Ama hala geceleri mammma mamamma şeklinde isyanlarda.Neyse ki son on beş gündür "aannniii"diye sesleniyor geceleri de hayata biraz daha az saydırarak kalkıyorum...Diğer taraftan doğduğundan beri en büyük hayalim olan kendi kendine yiyen çocuk hedefime ulaştım artık.Mission accomplished. Kayra'yı beslemiyoruz.Bizimle beraber masaya oturuyor ve yiyor(mama sandalyesin  de tabi).Bak bunun için çok çalıştım ama sadece yemek saatlerinde değil oyun saatleri için de tabaklı,çanaklı,bıçaklı evcilik seti aldım.Cırt cırtlı sebzeleri olandan.
Öyle hırs yapmışım yani:))Bu çocuk 2 yaşında çatal bıçak kullanıp yemek yiyecek arrrkadaaaşşş.Ahaha anne burda çıldırmış:))

   2017'den büyük büyük beklentilerim yok.2016'dan da yoktu ama kendisi beni hırpalamayı tercih etti.Biraz mutluluk,huzur ve uyku fena olmaz ama.İşime geri dönüyorum mesela bugünlerde.Yavaş yavaş suya alışıpta girer gibi bir geçiş süresi yaşıyorum.Az az,sakin sakin bir dönüş yapıyorum.Sanki 3 yıllık bir tatilden geri gelmişim gibi.Bak amaç hedef koymaksa  koydum ben hedefimi.Geleneksel diş hekimliğinden dijital diş hekimliğine geçişi hedefliyorum bu yıl.Bunun içinde teknolojik bilgi seviyemi "bilgisayarı açtıııım,bilgisayarı kapadııım"dan daha ileri bir noktaya taşımam gerekiyor,onun için çalışıyorum.Kendi adıma şu ana kadar yaşadığım en büyük teknolojik devrim bu bloğu açmamdır.Hoş onu da unuttum.Değiştirmem gereken bir sürü şey var.Nasıl yapacağımı hatırlamıyorum.Vakit de bulamıyorum.Zaten okuyan 2-3 kaldıysa ne mutlu bana...

  Yani diyeceğim o ki 2016 beni zorladı,seni de zorladı biliyorum.Bu nedenle kendisini Allah'a havale ederken,2017'ye sesleniyorum:

 Jüpiteri de kap gel,hacı...Tükendik,kuruduk buralarda....

5 Ağustos 2016 Cuma

YENİDEN İSTANBUL

Hep deniz kenarında yaşamak istedim ben,yaşadım da...Ama benim kastettiğim yaşadığım denizin kenarından denize de girebilmek,denizle bütün olabilmek filan(şaka yapmıyorum olabilirim,bilen bilir var öyle bir potansiyelim)...İşte son 3 yıldır bu hayalim gerçek olmuştu.Hatta kendimce diyordum ki çok istedim bunu evrenden,o da cevap verdi sonunda.

Ama demek ki konunun benim isteğimle,evrenin vermesiyle bir ilgisi yokmuş.Zira son 3 yıldır kendisine hiç yeniden İstanbul' a taşınmak istiyorum gibi bir mesaj gönderdiğimi hatırlamıyorum.Niye böyle cevap verdiğini de anlamıyorum.

Başa dönersek beyimin işi dolayısıyla 3 yıl önce sevinç nidalarıyla,herkesin garip garip bakışları arasında işimi,gücümü,düzenimi,herşeyimi bırakıp,ayaklarım popoma vura vura,arkama bakmadan Antalya'ya taşınmıştık.Sıcak mı?Evet,çok sıcak.Misal şu an gece 11.00 ve dışarda nefes alınmaz bir hava var.Ama bu toplamda 1,5 ay süren bir durum,geliyor geçiyor.Genele baktığımda burada yaşamaktan inanılmaz keyif alıyordum.Kafam sürekli bir tatil modundaydı
,her hafta sonu deniz için nereye kapak atsak planları yapmak,hafta içi eve 5 dakika mesafede plaja gidip yüzüp,yenilenip eve gelmek benim için sıcağın bütün etkilerini yok ediyordu.Ve salondan şu yandaki manzarayı seyretmek de sıcağın etkisini azaltıyordu(tam şu an yine ağlamam geldi.)

Bir diğer konu burda İstanbul'da hiç olamadığımız kadar sosyal olduk.Harika insanlar tanıdık,üniversiteden sonra ilk defa dost edindik(yaş ilerledikçe dost edinmek niye zorlaşır?).Arda çok güzel arkadaşlıklar kurdu.Yani güzeldi,çok güzeldi...Ve bitti.

Şimdi yine iş dolayısıyla İstanbul'a taşınıyoruz.2 haftadır ev arıyorduk,bulduk.Daha önce yaşadığımız yerde yeni bir ev...Gittim,baktım.Şöyle bir içimi yokladım özlemiş miyim diye.Özlediğim tek şey Arda'nın 1 yaşından 6 yaşına kadar geçen dönemi.Normalde olsa içimi sevinç kaplar taşınacağım diye,şimdi hiçbirşey hissetmiyorum.10 yıllık evliliğimizde bu 5.evimiz olacak(maşallah).Her seferinde acayip heyecanlı olurdum.İlk defa bu kadar hüzünleniyorum.

Bunun bir nedeni olduğunu,bizim için yeni bir kapının açılacağını biliyorum.Yapmam gereken gerçeği kabullenip,İstanbul'a taşınıp,işime geri dönüp yeniden üreten,çalışan bir insan olmak.Yılda 10 günlük deniz tatili planını da kıştan yaparım olur biter.O yüzden içimdeki elleri buruşana kadar denize girmek isteyen sevgili çocuğu şu an olgun bir anne olmaya davet ediyorum herkesin huzurunda...

2 Nisan 2016 Cumartesi

KAYRA'NIN UYKUSU,AĞRIYAN DİŞLERİM...

Ben geldim...Açmışım yine arayı...Nedenlerini aşağı da anlatacağım ama önce kışın 4-5 kilo alıp hala o kiloları vermek için motive olamadıysanız süper bir önerim var.Şu an bazı mayo markalarında geçen sezonun mayo ve bikinileri çok uygun fiyata satılıyor ya...Gidin ve almayı deneyin.Kabinden çıktığınızda motivasyonun zirvesinde bulacaksınız kendinizi."Yemek mi?O da ne?,"falan diyeceksiniz.Şahsen dün tam olarak bunu yaşadım.Aman tanrım diye attım kendimi kabinden dışarı.Acı gerçekle yüzleştim sonunda....

Kayra'nın uykusu bu ara yine cortladı.Yani tam cortlamadı da uykuya dalma aşamasında bu hafta ruhum bedenimden yükselip yükselip geri geldi.Özellikle gece emzirerek uyutuyorum,tam yatağa koyuyorum başlıyor kıpır kıpır kıpırdamaya,alıyorum kucağa sallıyorum,yine uyutuyorum.Tam yatağa koyucam yine aynı senaryo.1-2 saat sonra sinir küpü çıkıyorum odadan.Bir turda Kıvanç'la tartışıp yatıyorum.Neden tartışıyorum?Çünkü çok normalmiş uyumaması,ben  bu kadar gergin olursam o da uyumazmış.Yahu diyorum 45 dakika sakin sakin duruyorum sonra deliriyorum ben ama anlatamıyorum.Vurup kafayı yatıyorum.Yani çocuğun hiç mi suçu yok:)

Bu hafta çoğu zaman 10'u geçti gece uyuması.Ama sonra 5 saat falan uyudu.Birgün de saatinde uyudu.Bu sefer de gece 1'de bir kalktı 3,5'ta uyudu tekrar.Artık karanlık odada çocuk uyutmaya çalışmaktan baymış vaziyetteyim.

Oysa bir süredir baya düzene girmişti uykuları.Genelde 8,5-9 arası uyuyup 5-6 saat sonra uyanıp emip tekrar uyuyordu.Geceleri sadece 2 kere kalkar olmuştum.Buna da son derece razıydım.Gerçi yine 2 kere kalkıyorum ama akşam 9'dan sonrası benim için önemli.O saatlerde artık pilim bitmiş oluyor.Bir şekilde şarja takılmam lazım.

Ve dişlerim ağrıyor.Sol alt çenemde deli gibi ağrım var.Ağrı yapabilecek bir sürü neden var.Mesela yıllardır çektirmeye üşendiğim  yarı gömük(üzerinde bir miktar dişeti var)20 yaş dişim var.3 tanesini çektirdim,bunu saklıyorum yıllardır.Mesela 17 senelik 2 tane amalgam(gümüş)dolgum var.1.sınıftayken çok tecrübeli olduğunu düşündüğüm 5.sınıf öğrencisinin yaptığı dolgulardı.Oysa bir 5.sınıf öğrencisi hayatında toplam 20 tane dolgu yapmıştır.Ve sonradan anladığım tecrübeliyim demek için 1000 tane falan yapılması gerekiyor.Tabi 17 sene idare etti beni o ayrı ama dolguyu yaptırırken çocuğa acayip güveniyordum.5.sınıftaydı sonuçta,boru değildi yani:)))Bir de tabi bir süredir ciddi diş sıkıyorum.Bu da başlı başına bir problem ve bu problemler uzun süredir var.Ama her Türk vatandaşı gibi son dakikayı bekliyorum kendime uyuz olarak.Dahası son dakikanın içindeyim.Çünkü 1-gece ağrım oluyor,2-kendiliğinden oluşan ağrım var.Bu da demektir ki eğer dolgulu dişlerde problem varsa kanal tedavilik hale getirdim işi.Tebrik ediyorum kendimi.20 yaşsa sorun değil zaten çekilecek.Diş sıkma da ağrı nedeni olabilir ama şu an için düşük ihtimal...İşte böyle 5-6 gecedir kendi kendime deli gibi ağrı çekip teşhis koymaya çalışıyorum.Bir röntgen çekebilsem çözücem kendim aslında.Bir tane ağrı kesiciyle idare ediyorum her gece.

Offf çocukluğumdan beri gece diş ağrısı çekmemiştim.10 yaşında falandım,bir gece süt dişlerimden bir tanesi o kadar fena ağrımıştı ki o geceyi hiç unutamam.An be an hatırlıyorum o ağrıyı ve adım adım öyle bir ağrıya yaklaşıyorum.Bir gece ağrı kesiciler bir işe yaramayacak ama dur bakalım.Tabi İstanbul'da olsam böyle olmazdı.Sabah işe gider tedavimi yaptırtırdım ama burda Arda'yı götürdüğüm pedodontist haricinde kimseyi tanımıyorum.Gideceğim inşallah pazartesi günü.Bakalım ne olacak?

İşte böyleydi bu hafta...Bol ağrılı,bol sinirli...Bakalım bu gece nasıl geçecek.Umarım ağrı kesicinin işe yarayacağı bir gece olur.Zira yarın pazar ve ben tüm hafta var olan ağrıyı görmezden gelip gelmeyen sonra da haftanın tek çalışmadığım günü olan pazar gününde beni kliniğe getirten hastaya fena halde gıcık olurdum."Bütün hafta aklın nerdeydi be adam,"derdim.Hayırlısı....

25 Mart 2016 Cuma

HEPİMİZ MÜKEMMEL ÇOCUK YETİŞTİRDİĞİMİZE GÖRE DAĞILABİLİRİZ

8 senelik annelik serüvenimde yapılmasını en yanlış bulduğum ama sık sık kendimi de yaparken yakaladığım şey başkalarının anneliğini ya da babalığını eleştirmek.İllaki yapıyoruz bunu.3-5 anne bir araya geldik mi o sınıftaki çok küfür eden,herkese vuran,eşyasını paylaşmayan(ki çok doğal)çocuğun annesini kendi aramızda bir değerlendiriyoruz.Yani biz bu kadar mükemmel çocuk yetiştirirken o niye çocuğuna öğretmiyor ki eşyalarını paylaşmayı,küfür etmemeyi.Ya da çocuk kiloluysa mesela niye acaba çocuğunu sağlıklı beslemiyor ki...Yargılıyoruz,kınıyoruz ve bunu iştahlı iştahlı yaparken diğer annelerden de onay bekliyoruz.

Sosyal medyayla aram hiçbir zaman iyi olmadı.Twitter hesabım hiç yok,facebook hesabımı 8 sene önce açtım ve toplam 15 şey bile paylaşmamışımdır.Çünkü hep şöyle düşündüm"Yahu kim ne yapsın benim yediğimi,içtiğimi,giydiğimi,düşündüğümü,çoluğumu,çocuğumu,hafta sonu nereye gittiğimi."Ayrıca toplumsal olaylarda da duyduğum üzüntüyü kendi içimde yaşamayı tercih ettim.Klavyenin başına geçip dövünmenin bir anlamı olmadı benim için.Neyse çok uzattım.Zaten bunları yapmayıp sonra blog açtım,çelişkiye gel yani.Sonra bu blog için bir instagram hesabı açtım aralık ayının ortasında.O günden beri 3-5 birşey paylaşıyorum ama daha önemlisi annelikle ilgili bir çok bloğu ya da siteyi instagramdan da takip ediyorum.Bir sürü de faydalı şey öğreniyorum şahsen.

Şimdi iki paragrafı nasıl bağlayacağım bak.Bundan sonrası dedikoduya mı girer,eleştiriye mi girer,etik midir,o kişinin yaptığı yanlışı ben de mi yapıyorum şimdi bilmiyorum.Olay şöyle gelişti.Bu hafta ilk defa Kıvanç'la 2 saatliğine ayrı düşmüştük.Sonra ben onu gittiği yerden arabayla almaya gittim.O sırada Kayra arabada uyudu,Kıvanç'ın işi uzadı derken ben park halindeki arabada "İnstagrama bakıyım bi," dedim.Bir süredir takip ettiğim,bazı yorumlarına çok katıldığım blogger annelerden biri 1 yaşında çok kilolu bir çocuğun fotoğrafını anneden izinsiz olduğunu düşündüğüm şekilde paylaşıp,altına da şunu yazmış:

"Arkadaşlar sizce bu fotoğraf güzel mi şimdi?Bence çok kötü,çok sağlıksız,yazık bu çocuğa.İşte gelecekte obeziteyle mücadele etmek zorunda kalacak bir çocuk.Zavallı minik organları yağ altında eziliyor,çocuklarınızı böyle beslemeyin.Kilo varsa sağlık yoktur."Alt metinde obezitenin zararlarını vurgularken üst metinde anneyi  ve çocuğu harcıyor.Bir an Arda'nın bebeklik durumu geldi gözümün önüne.Bir yaş öncesi o kadar olmasa da Arda da kilolu bir bebekti.Sonra alttaki 3-4 tane yoruma baktım.Orda da benim eltimgillerin çocuğu da böyle tarzında saçma sapan yorumlar,şakşaklar,paylaşan anneden"Evet,evet bir yaşında,"diye onaylamalar...

Normalde benim ona buna yorum yapmak gibi huyum yoktur,çok çekinirim.Ama dayanamadım ve dedim ki:

"Benim de ilk bebeğim 6 aylıkken sadece anne sütüyle 10,5 kilo olmuştu ve benim anneliğimin ilk 6 ayı kapıdan dışarı çıkar çıkmaz asansördeki teyzeye,yoldaki amcaya,çocuğumun fotoğrafını görüp"Bu çocuğu doktora götürsünler(çünkü ben çocuğumu aylık kontrollere götürmüyordum sanki de senin aklına muhtaçtım),obez bu,"diye yorum yapan bilimum çok sevdiğim uzak akraba tayfasına anne sütüyle obez olunamayacağını anlatmakla geçti.Oğlum bir yaşına gelince,yürümeye başlayınca ve ek gıdaya geçince normale döndü.O yüzden lütfen çocukların fotoğrafına bakıp"Ay çok kötüüü,ay çok sağlıksız diye değerlendirmeden önce anneleri de bir dinleyin,"dedim ve Kıvanç geldi ve yola koyulup eve geldik.

Bir yandan da kendi kendime diyorum ki"Kızım sana ne yaaa,kadın şimdi kalksa sana mı sorcam 2minikadamın anası dese,kalcan öyle.Haklı,sosyal medya orası paylaşır istediğini..."Ama sonra geçenlerde kendi kızının fotoğraflarını izinsiz kullandılar diye son derece haklı ve son derece sinirli bir şekilde tüm gün yaptığı paylaşımlar ve arkasına takipçilerini de alarak elinde kılıcı Cesur Yürek'teki William Wallace gibi adamlara saldırışı geldi aklıma.E bu yaptığı neydi şimdi?Yine kendi kendimi gaza getirip sinirlenip indim arabadan.Evde bir bakıyım ne olmuş diye açtım yine instagramı.Aman Allam benim yaptığım yorum nasıl naif nasıl güzel kalmış.Millet demediğini bırakmamış.Hem onun adına üzüldüm hem de hatasını anlamıştır herhalde diye düşündüm.

Yanlış düşünmüşüm.Önce paylaştığı resmi sildi."Demek ki bebeğin annesinin haberi yokken paylaştı," dedim.Şimdi de özür diler diye düşünürken hanımefendi ne dedi?"Hey siz,herşeyin altında kötü niyet arayan insanlar bu kadar uğraşacağınıza takibi bırakın".Dumura uğradım resmen.Kendimi bir an paralel terör örgütü üyesi ilan edilmiş gibi hissettim.En ufak şekilde hatasını anlamadığı gibi bir de savunacak neredeyse yaptığını.Saygıyı sadece kendi bebeğine ve kendisine bekliyormuş anladığım kadarıyla.Bıraktım tabi takibi.Sonuçta takiplerle,alkışlarla yaşamıyordur heralde.Benim takibi bıraktığımdan haberi de yoktur.

Saçma sapan bir olayı dakikalardır yazıyor olabilirim.Dahası bunun yüzünden bugün 1 saatimi instagramda geçirdim.Bir yandan böyle şeylerle uğraştığım için kendime de kızgınım.Daha faydalı şeyler yapılabilir bu hayatta.

Sonuç olarak sürekli anneleri,babaları yargılıyoruz,bayılıyoruz buna.İstiyoruz ki herkes bizim gibi olsun.Hepimiz en doğrusunu biliyoruz.Kimimiz bunu 3-5 kişi arasında yapıyor,kimimiz sadece akşam eşiyle yargılıyor,kimimiz de böyle bilmem kaç bin takipçisinin verdiği gazla yargılamaya çalışıyor.Ne bekliyordu ki o fotoğrafı paylaşınca?150 kişinin"Evet,haklısın,amma kilolu bebek,iğğğreenççç,kahrolsun obezite,"demesini mi bekliyordu?Görüldüğü üzere hala sinirliyim...

Umarım hepimiz sandığımız kadar mükemmel çocuk yetiştiriyoruzdur.Zira ülkenin geleceği hiç parlak değil,bizim çocuklar kurtarır belki...








22 Mart 2016 Salı

BİR FİNCAN ÇAYLA GEÇEN GÜNLER

Bir haftadan fazla olmuş yazmayalı.Arda'nın test sonuçları süper ötesi normal çıktı.Yani bir bakıma benimki bir rahat batması oldu.Sapasağlam çocuğu doktora götürüp kendi kendimi 15 gün çaresiz dertler içindeymiş gibi hissettim.Oysa bunu kendi kendime yapmama da gerek yoktu bu diyarlarda yaşarken.Tüm değerleri normalmiş,ama kilo vermeli dedi doktor(bana göre 5,doktora göre 11,etrafımızdaki insanlara göreyse hangi kiloyu verecek ki...)Nasıl rahatladım o gün.Doktorun odasına girerken gergindim,çıkarken bir yanağından makas almadığım kaldı.O da daha bir yapıcıydı ama son görüşmemizde,konuştuk uzun uzun,düzenli aralıklarla kontrole devam deyip ayrıldık tatlı tatlı.Bitti,gitti...

Bu hafta ve hatta belki önümüzdeki hafta benim için güzel geçebilir.Çünkü eğer Kıvanç benim saf ve temiz duygularımla oynamıyorsa çoook uzun bir aradan sonra yaklaşık 2 haftalık bir süre işe gitmeyecek.Tabi bu çalışmayacak anlamına gelmiyormuş,bunu ben dün sabah idrak ettim.Zira ne mail yazması bitti ne de telefonu sustu ama olsun,evdeydi ya bana yetti.Uzun bir aradan sonra gündüz uyudum mesela.Çünkü normalde Kayra ha uyandı ha uyanacak derken stresten mümkün değil uyuyamıyordum.Bugün resmen koltukta uyuyakalmışım,nasıl rahat nasıl huzurlu bir gündüz uykusuydu anlatamam.

Bu iki haftayı sağlıklı yaşam ve beslenme için ayıralım dedik.Sağlıklı yaşam kısmı tamam.2 sabahtır 1'er saat yürüdük.Sonra hafif kahvaltı,biraz çay keyfi ve benim kendimi tutamayıp bulduğum herşeyi yememle sonuçlanan bir süreç gelişti 2 günde.Yani beslenme kısmında işi batırmış durumdayım.Sırf bugün yediğim gereksiz şeyleri yazsam herhangi bir diyetisyeni sinirden ağlatabilirim.Dün duyduğum pişmanlığın bugüne bir faydası olur diye düşünmüştüm ama görüyorum ki yemek yeme konusunda bugünlerde nato kafa nato mermer bir haldeyim.Altta yatan nedenleri biliyorum,ihtiyacımdan çok daha fazlasını yediğimin farkındayım ve ilk defa motive olup kendimi engelleyemiyorum.Bence en önemli neden gece uykusu.Çünkü geçen yıllara göre hayatımda en çok bu değişti.Yetersiz gece uykusu hem karbonhidrat ihtiyacımı arttırıyor hem de kilo vermemi engelliyor.Ve tabi daha bir sürü şey yemek yememi tetikliyor.Çok da önemli bir konu değil,geçelim...

Bir de halledilecekler listemiz var.Çok ümitli değilim ama onları yapabileceğimiz konusunda.Çünkü kendimi şu ara acayip yaymaya müsait hissediyorum.Kıvanç da bunu görmüş olacak ki listeyi yapmış, kendi yaptıklarına da dünden beri tik koyuyor.Ben de elimde çay fincanım benim yapacaklarımı da listeye o yazsın diye yalvarıyorum.Hayatında bir günlük,bir haftalık,bir aylık ve 5 yıllık planlar dahilinde yaşayan bir insandır benim kocam.Kendisini tanıdım tanıyalı defterleri vardır ve yapacakları orada yazılıdır.Ben de genel olarak yapacaklarımı yazmaya bile üşenirim.

Yani bu hafta biraz farklı bir hafta.Yapılacak çok iş var ama yapacak kişiye şu anda ulaşılamıyor,lütfen daha sonra tekrar deneyiniz durumundayım elimde çayımla...

En kısa zamanda daha ciddi konulara da değineceğim inşallah...:))



14 Mart 2016 Pazartesi

KÜÇÜCÜK BİR MUTLULUK NOTUYDU

Dün öğleden sonra akşam üstüne doğru kısacık bir mutluluk notu paylaşmıştım sonrasında o küçücük mutluluktan utanacağımı bilmeden.

Demiştim ki"Antalya'ya bahar geldi,şimdi en güzel zamanı...Sıcağı omuzlarında bir yük gibi taşımadan,insanca nefes alarak güzel havanın tadını çıkarma zamanı..."

"Sonra bir de Kayra var,"demiştim."Acayip mutlu ve gülen bir bebek oldu.Kendi kendine bile gülüyor.Az önce onu yıkadım,sularla oynadık dakikalarca,sonra öpe koklaya giydirdim,uzun uzun emzirdim,uyuttum.Benim gibi mütemadiyen endişe içinde olan,sabah kalktığında kafasında endişelenecek şeyler listesi bulundurup,sürekli oraya maddeler ekleyip,çıkaran birinden nasıl böyle bir bebek oldu,"demiştim."Şurda 40 yaşıma sayılı yıllar kala,2.çocuk fikrini kafamdan silmişken,birdenbire bebek kokusunu özlememin ve hatta duymaya başlamamın nedeni belki de Kayra'nın bana mutluluğun kitabını yazacak olmasıdır.Belki Arda'dan bir sürü şey öğrendiğim gibi ondan da nasıl pozitif ve mutlu olunur onu öğreneceğim,"diye yazmıştım.

Arda gelecekti birazdan ve sinema partisi yapacaktık."Kısaca,"dedim,"Şu an çok mutluyum ve kafamdaki endişelenecek şeyler listesine bugün göz atamayacağım,kusura bakmasın..."

Sonra yemek yedik,Kayra'yı yatırmak üzereyken "Şöyle bir sosyal medyaya göz atayım,"dedim.Yine herkes siyah ekranı paylaşıp üzerine düşen görevi yapmaya başlamıştı.Ben yapamıyorum öyle şeyler.Elimden sadece o kadarının gelmesinden utanıyorum belki de.Birden aklıma az önce ne kadar mutlu olduğum geldi,paylaştığım yazı geldi...

O utançla hemen bloğa girip yazımı taslağa döndürdüm.Çünkü bu ülkede mutluluk tablosu taslak olarak kalmaya mahkum.Ben de kafamın içindeki endişelenecek şeyler listeme dönüp maddeleri yeniden sıraya koydum.

MADDE 1-Bu ülkede,bu şartlarda yaşamaya nasıl devam edeceğiz?

MADDE 2-Bu ülkede çocuklarımızı nasıl insan gibi yetiştireceğiz?

MADDE 3-Bu ülkede küçücük,bir anlık mutluluğumuzdan bile utanç duymadan yaşayabileceğimiz
                   tek bir gün olacak mı?

Çok üzgünüm...


7 Mart 2016 Pazartesi

PAZAR SABAHIYMIŞ GİBİ YAPMAK(MİM SORULARINA CEVAP)

Şu pazartesi sabahında evin bütün odaları hatta koridor da dahil kendi çaplarında bağımsızlıklarını ilan etmiş kalkın gidelim durumunda da olsalar,yemek yapmak zorunda da olsam,Kayra'nın yarım saatliğine mi yoksa 2,5 saatliğine mi uykuya daldığını bilmediğim dakikalarda ben pazar sabahı keyfi yapıp,yayılmak istiyorum.Haftanın geri kalanına sorunsuz devam etmek için buna ihtiyacım var.

2,5 aylık uzuuuun blog hayatımda mim ne demek 1 ay önce falan öğrenip,geçen hafta yeni yazı yazsa da okusam diye sabırsızlıkla beklediğim ve çok severek okuduğum Dukuju tarafından mimlendim.Sorular şöylemiş,cevaplar böyleymiş,buyrun...

1- Yakın çevrenizdeki insanlara blogunuzdan söz ediyor musunuz?
 
Hayır,etmiyorum.Var,birkaç kişi bilen,çok yakın bir arkadaşım da biliyor ama genelde söylemiyorum.Çünkü söylersem kendilerini okumak zorunda hissederler ki zorla okunmak istemem.Ayrıca daha rahat yazıyorum böyle.Bir de tanıdık birilerinin beni okumasından utanıyorum.Niye bilmiyorum.O yüzden instagramda bile yakın çevremi takip etmiyorum,yanlışlıkla linki görürler ve okurlar diye(Hasta mıyım neyim?)

2- Neden blog yazıyorsunuz?

Kayra uyumadığı için.Şaka ama gerçeklik payı var.Şöyle:Ben bu blog dünyasından bihaber kendi kendime takılan bir insandım.Sonra hamilelik çıktı.Birkaç bloğu takip etmeye başladım.Ama çok öylesine...Sonra Kayrik bir doğdu,benim hayat bir alt üst oldu.Ben kendimi sürekli internet tepesinde bebekle ilgili birşeyler okurken buldum.Uykusuz gecelerin bir sabahında Öğrenen Anne yi buldum mesela,süperdi.Daha birkaç tane var öyle.Sonra Dukuju...Bir baktım yalnız değilim aslında.Bir de bir sürü bebek eğitim kitabı falan okudum,uygulamaya çalıştım,yüzüme gözüme bulaştırdım.Bu arada sürekli kendi kendime konuşuyorum ne kadar çok salaklık yaptığımla ilgili.Yazsam mı falan derken en büyük olay i-na-nıl-maz teknoloji özürlü biri olarak kendi kendime "Kıvaaaanç"(kocam)diye bağırmadan bloğu açtım.E buraya kadar gelmişken yazmasam olmazdı.

3- İlk yazınız ile son yazınız arasında ne gibi farklar var?
İlk yazımla son yazım arasında daha 20 yazı var.Şimdi şöyle hani kendi ses kaydı insana korkunç gelir,"Benim sesim böyle mi,ya"diye panikler,dinleyemez ya(ya da benim öyledir)...İşte ben bir de buna ek olarak yayınla tuşuna bastıktan sonra yazımı dönüp okuyamıyorum.Korkunç geliyor.Hatta geçen gün ilk yazımı okumak istedim,rezillikti.Yarım saatte yazmış,bir kere kontrol edip yayınlamışım.Bir sürüüü hata vardı.Bir düzeltip,güncelledim ama kimbilir sonrakiler nasıl?Biraz düzgün Türkçeyle yazmaya çalışıyorum ama olduğu kadar.Onun dışında içerik olarak yoktur bir fark.İlk 2-3 yazı Kayra ve uyku üzerine,baymış olabilirim...

4-Blog yazmak normal yaşantınıza ne kattı?

Heyacan kattı.Arada sanki bir işim varmış gibi hissediyorum kendimi."Ama benim bu akşam yazmam gerek"falan diyorum,havalı oluyor.Aslında Antalya'ya taşındıktan sonra burda harika dostlar kazandık,İstanbul'a göre çok daha sosyalleştik ama doğum sonrası ekim-kasım gibi benim kendimi çok yalnız hissettiğim bir dönem oldu.Blog sayesinde yalnızlığım azaldı,evde oturup muhabbet edebileceğim güzel insanlar tanıdım,kendimi bulduğum güzel yazılar okudum.

5-Yakın arkadaşlarınıza blog yazmayı önerir misiniz?

Hayır,önermem.Çünkü bugüne kadar aramızda blog lafı geçmemişken "blog yazsana"desem,kendimi tutamayıp,ele veririm.Bir de bu içten gelen birşeydir,banane...

6-Hangi kaynaklardan ilham alıyorsunuz

Gördüğüm her güzellikten ilham alıyorum.Hahaha,şaka.Evde 8 yaşında ve 7 aylık kapı gibi iki tane ilham kaynağına ek,hafif dengesiz bir anne var.Yeterli bence...

7-Diğer blog sahipleriyle iletişim kuruyor musunuz?

Bulaştığım birkaç tane blog sahibi var,malesef.Yazılarında o kadar çok kendimi gördüm ki dayanamadım...

8-Rahatsız olduğunuz konular var mı?

Var,şu an çok rahatsızım mesela...çünkü teknoloji özürlüyüm.Kendi yazı fontumu kaybettim,düzeltemiyorum.Saçma sapan bir görüntü oldu.Kayra da uyandı uyanacak.Böyle yayınlayorum valla...Daha bunları yapamazken bloğumu daha özgün,daha albenili bir görsele kavuşturmak benim için şu an bir hayal olsa gerek...

Son not:Bu benim ilk mimlenmemdi.Bu yazıdan sonra sanırım beni okuyan birkaç kişi de kendi yollarına gidecekler.Herşey çok güzeldi...

 Sevgiler...

5 Mart 2016 Cumartesi

OBEZ Mİ?YOOOK ARTIK...

Bugün "Artık her dakika sağlıklı besleniyoruz" sloganıyla 101.kez dağılan mutfağı toplayıp,Kayra'yı 8 ya da 9.kez uyutup,yatağına yatırıp,totomu da ilk defa sandalyeye koyup,sesleniyorum...

Konumuz Arda ve çocuk sevmeyen,empati yoksunu çocuk endokrinolojisi profesörü(endokrinoloji=hormon,mormon)...

Şimdi Arda doğdu doğalı iri yapılıydı.Bu çocuk,anne sütüyle 6.ayda 10,5 kilo olmuştu.Sonrasında da her daim yaşıtlarına göre ya da kilo-boy persentiline göre 1-2 kilo fazlası ve 1-2 cm uzunluğu olmuştur.Ben de yaklaşık 10 senedir belli bir kiloda kalma savaşı veren bir tip olduğumdan bu yeme içme işine genelde özen gösteririm.Ara ara dönemsel sapıtır(şu ara olduğu gibi)3-4 kilo alır sonra veririm.Ama 10 senede sağlıklı beslenme hakkında araştıra araştıra baya bir bilgi sahibi olmuşluğum da vardır.Arda'ya da mümkün olduğunca uygulamaya çalıştım ara da ipin ucu kaçsa da iyi kötü,2-3 kilo fazlayla kasım ayına kadar gelmiştik.Yazın düzenli yüzme dersleri de alınca oldukça da iyi durumdaydı yazın sonunda.Okulunu değiştirince hafta içi aşşşşırı derecede abur cubur tüketme olayı da bitmişti bu sene.Çünkü okula dışardan yiyecek getirmek yasak,kantin yok,herşey saatli şekilde uygun kalorilerle veriliyor(tabi bizimki bazen 2.hatta 3.tabak pilavı istiyormuş ama genelde öğretmeni izin vermiyormuş).Geçen yıl gittiği okulda herşey serbestti.E çocuğu da her saniye okulda kontrol edemiyordum.Eve almasak bile okulda o kadar çok yiyordu ki okuldan almamızda ki en büyük 2.nedendi.

Evde bir bebek olmasıydı,uykusuzluktu,vakitsizlikti derken bu kış evdeki 3 kişide de bir miktar kilo artışı oldu..Baktık Arda'da çok az bir göbek oluşmuş,hemen spora başladık geçen hafta.Zaten uzun süredir de Arda' yı gelişimi açısından bir muayne ettirmek istiyorduk,zamanıdır dedik,bir arkadaşımdan bu doktorun adını aldım ve dün akşam üstü gittik.

Gider gitmez Arda'nın boyu kilosu ölçüldü,bizim boylarımız ölçüldü,doktorun yanına vardık.Kilo benim tahminimin 2 kilo üstü çıktı(normalde ben de evde tartıyordum ama 1-2 aydır tartmamıştım).Dedim ki böyleyken böyle,genel kontrol istiyoruz,bir de kilo fazlamız var ne yapabiliriz.Bu arada maaile odadayız.

"Kilosu fazla"dedi."Biliyorum"dedim."Abur cubur var mı" dedi."Olmaz mı,çok seviyor,kontrol altında tutmaya çalışıyoruz sürekli"diyecektim ki benim "Olmaz mı?" dememle "Olmaz tabi efendim" diye bir atarlandı.Ben kendimi bir anda gündüz kuşağı programlarında Canan Karatay'a "Şeker zararlı mı?" hocam diye soran 50 yaşındaki teyze gibi hissettim.Bu arada Arda ayağını sallıyormuş sandalyade son derece kaba bir şeklide "Yapma ayağını" dedi.Konuşmaya devam ederken Arda her sekiz yaş çocuğu gibi nedeni açıklanmadan "Yapma" dendiği için yapma denilen şeyi bir daha yapma gereği duydu.Çocuğa yüzü gözü oynayarak "Sallama ayağını" diye bir çıkıştı,derin bir nefes alıp sustuk.Arda da gerildi.

"Bakalım" dedi "8 yaşında çocuk kaç kilo olmalıymış,şu kadar kilo,yani 11 kilo fazlası var" deyip bizi 1.dakika şoka sokup sonra dediki "Ama tabi boyla beraber bakmak lazım.Boyu da önde,dolayısıylaaaa"...Elindeki hesap makinesiyle çarptı,böldü,topladı,hık dedi ,mık dedi(gerçekten 11 kilodan sonra ne dediğini hatırlamıyorum,bir de Arda tekrar ayağını salladı sallıyacak diye bekliyorum),eline kırmızı pilot kalemi alıp "Kısaca çocuğunuz OBEZ" deyip,muayne kartının ortasına Arda'nın da görebileceği şekilde,yazdı.Yooook artık.O anda yaşadığımız şaşkınlığı şu anda kelimelere dökemiyorum.Çünkü Arda bu haliyle obezse ben bu kadının gerçekten dötü,göbeği,yanakları olan çocuklara ne dediğini merak ediyorum.

Yolda gördüğümüz yüz kişiye Arda'yı gösterip sorsak "Bu çocuk şişman mı?" diye şişman bile demezler.Kalın,yapılı ama sağlıksız bir duruşu yok."Göbek çıkıyor,eyvah!" dediğim noktada aldık doktora götürdük zaten.Bunun bir öncesi hangi adım olabilirdi bilmiyorum.

Bitti mi bitmedi."Şimdi muayne edelim"dedi.Muayne sırasında da karşılıklı gerildik,bir güzel.Yok ayakkabı geç çıktı,yok orasını elletmedi,bir afra,bir tafra.Muayneden sonra"Arda'yı dışarı alalım" dedi.Kağıdın ortasına kırmızı kalemle obez yazdıktan sonra Arda'yı dışarı çıkartmanın ne anlamı kaldıysa artık diye düşünürken ben,kapının kapanmasını takiben içinde erken ergenlik,erken ergenlikse boyunun kısa kalabileceği,değilse böbrek üstü bezlerinde sorun olabileceği gibi bir dizi felaket senaryosunu daha önüme sürdü.Bir sürü kan tahlili ve büyüme gelişiminin takibi için el-bilek röntgeni istedi.

Ben muaynehaneden nasıl çıkıp eve geldiğimizi hatırlamıyorum.Acayip üzüldüm,acayip sinirlendim.Zaten bu aralar herşey beni normal sinirlendirmesi gerekenden 10 birim fazla sinirlendiriyor,bir de böyle abuk subuk şeylerde baya öfke nöbeti geçiriyorum...

Şunu anlamıyorum:Evet.Arda obez olabilir,erken ergenliğe giriyor olabilir,başka bir sürü şey olabilir.Ama bunu anlatmak için şu an buraya en az yüz tane olumlu,karşı tarafa güven veren,samimi cümle yazabilirim.Bu nasıl bir tarzdır ya rabbim...Özensiz,kaba,çocuğu,anayı,babayı geren bir tavır.Hayır bütün işi de çocuklarla kadının.

Bu sabah aç karnına kan vermek ve tahlilleri yaptırmak üzere evin yanındaki hastaneye gitti Arda babasıyla.Sigorta prosedürü gereği ordaki doktor da muayne etmiş.Hatta formalite falan demeyip ciddi ciddi muayne etmiş.Ama Arda'nın dediği bu doktorun dünküyle alakası yokmuş.Babasının dediği,doktor demişki "Evet 5 kilo fazlası var ama konunun obezetiyle yakından uzaktan bir alakası yok".Ama istenen tüm kan değerleri çok gerekliymiş.

Benim de istediğim zaten bu kan değerlerine bakılmasaydı.Çünkü çağımızın yeni sorunu kilo ve erken ergenlik.Test sonuçları cumaya çıkacakmış.Biraz gergin bir bekleyiş olacak benim için.Eğer kan değerleri normal çıkarsa ki çok fazla aksini düşünmüyorum bundan sonrası bir diyetisyen ve bol miktarda spor.Diyetisyen istememin nedeni ben haricinde birinin Arda'ya sağlıklı beslenmenin önemini anlatması.Ben her saniye onu kontrol edemem,kendini kontrol etmeyi öğrenmesi lazım.2 sene sonra arkadaşlarıyla dışarı çıktığında ne yiyeceğine kendi karar verecek.Spor zaten herkesin hayatında olmalı.

Olan bizim hafta sonları dışarda yediğimiz birkaç öğüne oldu.Zaten hafta içi genelde evde yiyoruz,bundan sonra hafta sonu da çoğunluk evdeyiz anlaşılan.En azından bir süre için.Bu durumda ben de şu 3-4 kiloyu(5-6 da olabilir)veririm belki...